Salih Bey Köprüsü (52)

Önce hızarcılara uğrayan Asım Çavuş, bir süre onların çalışmasını izledi. Yaptıkları işin zorluğunu hızarın her aşağı-yukarı çekilisinde görülüyordu. Kendisinin de daha önce söylediği gibi oluğun alt tahtası köylüler tarafından kalın çekiliyordu. 

-Hele gelin biraz dinlenin bakalım. Kahya şu karpuzu keste güzelce yesinler. Bayağı zor iş yapıyorlar.

-Sağ ol beyim.

Kahya karpuzu kesti herkese birer dilim verdi. İştahla yiyen köylülerin ağızlarından aşağı karpuzun suları yere kadar damlıyordu. 

-Allah senden razı olsun beyim.

-Hepimizden razı olsun. Biraz dinlenin, şu havuz yerine bir bakalım, nasıl gidiyor çalışmalar. 

-Onlar da çalışıyorlar beyim.

Köyün mezarlığından doğru geçerken dua etmeyi de ihmal etmedi Asım Çavuş. 

-Köylülerin birlikte çalışmasından dolayı çok mutluyum kahya.

-Öyle beyim. 

-Oluklar için tahtalar hazırlanır, kurumaya bırakılır, daha iyi olur, değil mi?

-Evet beyim.

-Havuzun yerini de açar, yapılacak duvar için taşları da taşınır, gelecek sene karların erimesiyle havuz da yapılır.

-Yapılır beyim.

-Onlara da karpuz aldın değil mi?

-Aldım beyim, atın terkisinde.

-İyi.

Xxx

-Salih, sen biraz dışarı çık, biz ebe kadınla Gülizar’a bakacağız.

-Tamam ana.

Salih Bey, odadan ayrıldı. Ebe kadın Gülizar’a önce ne durumda olduğunu sordu. Karnını muayene etti. 

-Gülbahar Hatun, doğuma az bir zaman kaldı. Hazırlıklarımızı yapalım. 

-Olur ebe kadın, çıkarken de:

-Kızım sancın başladığı anda hemen haber versin Salih.

-Olur ana.

Gülbahar Hatun’la ebe kadın Gülsüm salona indiler.

-Salih, Gülizar’ın yanından ayrılma, Gülizar sancılanır sancılanmaz haber ver. Biz de gerekli hazırlıklarımızı yapalım. 

-Doğum yakın Salih Bey, dedi ebe kadın.

-Tamam, ben yanından hiç ayrılmam, dedi ve Gülizar’ın yanına çıktı.

-Gülbahar Hatun, karnı çok büyüdü, biraz zor doğum olacak gibi.

-Aman derim ebe kadın ne gelinime bir şey olsun ne de bebeğine.

-Olmaz inşallah.

Xxx

Asım Çavuş, kahya ile köyün hemen yukarısına yapılacak olan havuz yerine geldi. 

-Kolay gelsin.

-Sağ olun beyim, hoş geldiniz.

-Hoş bulduk. Hele gelin oturun, dinlenin biraz. Size karpuz getirdik, yiyin, biraz yorgunluğunuz gitsin. Kahya sen kes karpuzu.

-Siz karpuzu yerken ben de şu çalışmanıza bakayım.

Köylüler, kahyanın verdiği karpuz dilimlerini iştahla yediler. Asım Çavuş, geldi yanlarına oturdu.

-Peki, bu havuz yetecek mi?

-Yeter herhâlde beyim.

-Olmaz, işi ihtimale bırakmayacaksınız. Ben size yeter mi diye sordum.

-Havuz bize Karadüz’den gelen suyun azaldığı günlerde lazım olacak beyim. Onu hesaplayarak temelini açıyoruz. 

-O zaman yüksek yapalım.

-O olur beyim.

-Sağlam yapacağız ki, biriken su sızarak kaybolmasın.

-Merak etmeyin beyim.

Hızar çekenlerle sizlere bakıyorum, dört kişi noksan, neden?

-Onlar kasabaya gittiler beyim.

-Niye?

-Sizin arkadaşınız Rüstem Çavuş, kişi başına yirmişer kilo fasulye ayırmış, gelip alsınlar diye haber yollamış. O komşularımız da atlarıyla kasabaya gittiler. Hepimizin gitmesine gerek yok dedik beyim.

-Çok güzel, iyi ettiniz. 

-Patatesleri ne zaman alacaksınız?

-Patatesler de geldiği zaman haber yollayacak Rüstem Çavuş.

-Tamamdır, hadi size kolay gelsin. Temeller bittikten sonra taşlar taşınacak.

-Siz merak etmeyin beyim. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız.

-Yapın, rahat edersiniz.

-Öyle beyim, öyle. Her yönüyle bize ön ayak oldunuz. Allah sizi başımızdan eksik etmesin.

-Başınızdan değil Koş Kemal, yanınızdan eksik etmesin. Eğer çalışırsanız her zaman yanınızda olacağım. 

-Sağol Beyim.

-Haydi kolay gelsin. Dönelim kahya, Gülbahar Hatun’u bekletmeye gelmez.

Asım Çavuş, Doruk ata bindi. Köyün içerisinden geçerek konağa geldi. Konakta bir hareketlilik görünce:

-Hayırdır Gülbahar Hatun, ne bu telaş?

-Hayırdır bey, hayırdır. Gözün aydın, doğum yaklaştı.

-Deme hanım?

-Dedim bile. Ebe kadın müjdeyi verdi.

-Şükür sana güzel Allah’ım.

-Çok şükür Asım Çavuş, torun sahibi olmaya az kaldı.

Xxx

Akşam saatlerinde Hilmiye kadın, yanında Pırpır Ali’nin karısı Şehrazat ve Çulsuz Ömer’in karısı Türkan ile konağa geldiler. Asım Çavuş, Gülbahar Hatun ile ebe kadın Gülsüm, konağın salonunda oturuyorlardı.

-Hoş geldiniz, dedi Gülbahar Hatun, buyurun oturun, ne iyi ettiniz de geldiniz. Biz bu ara konaktan çıkamıyoruz.

-Biz, beyimize bir şey söylemek için geldik, Gülbahar Hatun. 

Meraklanan Asım Çavuş:

-Buyurun, hele oturun bakalım, hayırdır, kötü bir şey yoktur umarım.

-Yok beyim, dedi Hilmiye Kadın.

-İyi, bir sorun mu var?

-Beyim, biz ördüğümüz çoraplardan para almamaya karar verdik.

-Nedenmiş o, Hilmiye kadın?

-Beyim, senin bize çok iyiliğin dokundu. Biz de bir iyilik yapalım dedik.

-Olmaz Hilmiye kadın. Göz nuru döktünüz.

-Sizin bizlere yaptığınız yardımlar karşısında, bizim döktüğümüz göz nurunun hiçbir kıymeti yok beyim.

-Olmaz öyle bir şey.

-Dinle bakalım Asım Çavuş, dedi Gülbahar Hatun, kadın lafını bitirsin.

-Beyim, dedi Hilmiye kadın, siz kaç senedir selin verdiği zararları karşılıyorsunuz. Duyduk ki, bu sene de aynı şekilde karşıladınız. Bir de örülen çoraplar askeriyemize gidecek. Bizim de askerimize katkımız olsun. Onlar bu vatan için canlarını verdiler, şehit oldular, gazi oldular. Onlar olmasaydı biz belki de bugün burada olmazdık. Ne olur teklifimizi kabul et.

-Doğru söylersin Hilmiye kadın, askerimiz için canımız feda. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde onlar bu ülke için can verdiler. Bu ülkeyi bize vatan yaptılar. 

-Siz de Kars’ta Ruslara ve Ermenilere karşı savaş verdiniz beyimiz. Biz, sizden nasıl para alırız?

-Peki öyle olsun Hilmiye kadın.

-Çoraplar, bugün yarın biter beyimiz.

-Öyle mi o kadar erken mi?

-Evet.

-Bak bu daha güzel oldu. Çünkü, önümüz kış, askerimize çorap gerek. Kaç çift oldu Hilmiye kadın?

-Yanlış saymadıksa bine yakın oldu.

-Ne zaman ördünüz bu kadar çorabı?

-Hiç durmadık. Bizim evde toplandık, her akşam gece yarılarına kadar ördük beyim.

-Elinize sağlık.

-Sizin de. Bize müsaade, bizi beklerler şimdi, gidelim de kalanları bitirelim.

-Sağ olun, hele dur. Gülbahar Hatun, karpuzlardan birini ver Hilmiye kadına.

Karpuzu alan kadınlar, çorap örmek üzere evin yolunu tuttular. Kadınlar gittikten sonra meraklanan ebe kadın Gülsüm:

-Siz de savaşa katıldınız mı Asım Çavuş?

-Ben savaşın sonuna rastladım. Gittiğim de Kars kurtarılmıştı. Ben de kalan döküntüleri temizledik. Çok zor bir savaştan çıkmıştık ebe kadın, çok zor.

-Öyle Asım Bey.

Xxx

Kadınlar hem çorap örüyor hem de sohbet ediyorlardı. Koç Hasan’ın karısı, Hilmiye kadın kapıdan girer girmez:

-Ne dedi Asım Çavuş, sakın kabul etmedi deme?

-Kabul etti ama zor kabul etti.

-Oh, kabul etti ya sen ona bak.

-Haydin durmayalım, bir an önce bitirelim.

-Bitirelim.

-Az kaldı zaten.

-Az kaldı.

-Bir iki güne biter.

-Biter.

-Asım Çavuş, bizim herifleri de yola koydu.

-Evet onlar da durmadan çalışıyorlar.

-Kimi hızarda, kimi havuzda.

-Çalışsınlar, hep biz çalışacak değiliz ya.

-Doğru dersin kız.

(Devamı var)

YORUM EKLE