Salih Bey Köprüsü (55)

Gülbahar Hatun, ayakta duran Zekiye’ye:

-Kızım niye ayakta duruyorsun, gel bakayım yanıma.

Zekiye Guş Neneye baktı:

-Otur kızım otur, Gülbahar Hatun has kadındır.

Zekiye, çekingen haliyle Gülbahar Hatun’un yanına oturdu.

-Söyle bakayım güzel kızım adın ne senin?

-Zekiye.

-Çok güzel bir isim.

-Adı güzel ama bahtı kara Gülbahar Hatun. Benim gibi yaşlı bir kadının çilesini çekiyor. Anası da babası da genç yaşta öldü kadersizimin. Haydi, sonra konuşuruz, önce gelinimize bir bakalım.

Gülbahar Hatun, Guş Nenenin koluna girdi, ayağa kaldırdı, konağın kapısından içeri girdiler. Asım Çavuş, Salih Bey ile Zekiye cibinlikte kaldılar. Zekiye, başını önüne eğmiş, öylece oturuyordu. Asım Çavuş’un içi bir tuhaf oldu. “Çok güzel” diye geçirdi içinden.

-Hele başını kaldır bakayım kızım.

Zekiye, yavaş yavaş başını kaldırdı. Gözleri hala yere bakıyordu. Ellerini dizlerinin üzerine koymuş, öylece yere bakıyordu. Giydiği entari birkaç yerden yamalıydı. Belli ki Guş Nene yamalamıştı Zekiye’nin entarisini. Ayağında ise çarık vardı. Koyun yününden örülmüş yün çorapları buruş buruştu.

-Utanma kızım, bana bak.

-Zekiye, yavaş yavaş gözlerini yerden kaldırdı, Asım Çavuş’la göz göze geldi. Ela gözleri keder doluydu adeta.

-Kaç yaşındasın kızım?

-On beş, diyebildi utanarak.

-Utanma kızım ben senin deden sayılırım. Söyle bakayım, seni konağa alsam, Gülbahar Hatun’a yardım etsen olur mu?

Zekiye, “hayır” anlamında başını iki yana salladı.

-Neden?

Zekiye, biraz da çekinerek:

-Nenem var.

-Nenen de burada kalsa, o zaman kalır mısın?

Zekiye, bu kez “olur” anlamında başını aşağı yukarı salladı.

-İyi öyleyse, hele şu doğum olsun, Guş Neneyle de konuşuruz. Salih hele bana bir çay daha koy oğlum.

Zekiye, hızla yerinden kalkarak:

-Ben korum Asım amca.

-Sen bilmezsin yerini kızım.

-Bulurum.

Asım Çavuş ve Salih beyin önünden bardakları aldı. Konağa girdi.

-Ne diyorum Salih biliyor musun?

-Buyur baba?

-Zekiye’ye üst baş alalım. Yürürken gördüm çarıklarının altı bile yırtık. Nasıl yürüdü de geldi o kadar yolu zavallı.

-Ben her türlü eksiğini görürüm baba, sen merak etme.

-En kısa zamanda.

-Tamam baba.

-Hayırlısı ile şu doğum olsa.

-Uzaması korkutuyor beni baba.

-Korkma oğul, Allah büyüktür.

-Amenna.

Xxx

-Guş Nene de geldi.

-Guş Nene benim de ebemdi.

-Benim de.

-Benim de.

Pırpır Ali’nin kahvesinde çayın biri bitiyor, biri tazeleniyordu. Zaman zaman yaşanan sessizliği yıkanan bardakların çıkardığı ses bozuyordu.

-Çok uzun sürdü bu doğum.

-Çok.

-Bu kadar uzun süren doğuma rastlamadım desem doğrudur.

-Sen mi doğuruyordun ki bilesin Hapşu Hasan.

“Hapşu” sözü, Hasan’ın tikiydi. “Hapşu” etti.

-Yapma Çulsuz.

-Ama öyle bir şey söyledin ki.

-Ben kendi evimden söz ettim canım.

-Ha, öyle mi Hapşu Hasan

Hasan bir kez daha “hapşu” etti. Yerinde duramadı, kalktı, sert adımlarla Asım Çavuş’un konağına doğru yürüdü.

Xxx

Kırçılın Süleyman, nefes nefese kalmış Karaca atı ile konağın çevirme kapısından içeri girdi. Çok telaşlı olduğu her halinden belliydi. Hızla atından indi.

-Kızım nasıl beyim?

-Telaşlanma Süleyman, hele gel otur, selam ver.

-Bağışla beyim, çok meraklandım.

-Biz de merakla bekliyoruz.

-Ebe kadın Gülsüm yok mu?

-O da var. Daha kimler var Süleyman. Guş Nene var, Ayşe kadın var.

-Yoksa?

-Yoksası ne Süleyman?

-Kusura bakma beyim, bir an anası geldi aklıma.

-Anasını aklına getirme, kötü şey düşünme.

-Nasıl düşünmeyim beyim?

-Biz de içeriden gelecek haberi bekliyoruz Süleyman. Gel otur bakalım. Neylerse Mevla’m eyler. Neylerse güzel eyler.

-Öyle beyim.

-Zekiye kızım, Süleyman amcana bir çay koy, benim bardağımı da doldur.

-Baş üstüne Asım Amca.

-Kurbanlar hazır mı Süleyman?

-Hazır beyim.

-Ne zaman gelecekler?

-Cicar Ali haber bekliyor beyim.

-Tamam, hele şu doğum olsun, yedi mahallede kurban keseceğiz Süleyman.

-Biliyorum beyim, kahya söyledi.

Zekiye’nin getirdiği çayları içmeye başladılar, konuşmadan. Sessizlik çöktü konağa. Karabaş ise ilk oturuşunu bozmadan oturuyordu.

-Sabahtan beri bakıyorum Süleyman, Karabaş ilk oturduğu gibi, hiç kımıldamadan oturuyor. Sanki onun da gözü kulağı içeriden gelecek haberi bekliyor.

-Öyledir o beyim. Onu yavru iken Gülizar aldı. Baktı büyüttü. Gülizar nerede o oradadır. O Gülizar kapıdan ne zaman çıkacak diye bekliyor. Çok sadıktır Gülizar’a.

Kısa bir sessizlikten sonra ağlayan bebek sesi geldi içeriden. Asım Çavuş, Süleyman, Salih Bey, Zekiye kulak kesildiler.

-Koş kızım, duyduğum doğru mu, durma koş Zekiye, haydi.

İçeri giren Zekiye, girmesi ile çıkması bir oldu.

-Bebek ağlıyor Asım Amca.

Asım Çavuş, ellerini havaya açtı:

-Allah’ım sana şükürler olsun.

Asım Çavuş’a ilk müjdeyi veren konağın kapısından çıkan Ayşe kadın oldu:

-Müjde beyim müjde. Nur topu gibi bir torunun oldu.

-Gelinim nasıl Ayşe kadın?

-İyi beyim. Zor doğum oldu ama sağlığı iyi.

-Çok şükür, çok şükür.

Ayşe kadının arkasından Guş Nene, kahya ve seyisin karıları çıktı. Hepsinin yüzü gülüyordu.

-Zekiye kızım, koş bana bir ibrik su getir.

-Ne yapacaksın suyu Asım Çavuş, diye sordu Guş Nene.

-Abdest alıp, şükür namazı kılacağım.

-Çok iyi edersin Asım Çavuş. Hele namazını kılda gel.

-Kimse konaktan dışarıya sızdırmasın doğumun olduğunu.

-Nedenmiş o?

-Namazımı kılıp geleyim, söylerim Ayşe kadın.

-İyi hadi bakalım.

Guş Nene, Asım Çavuş’un kalktığı yere, Ayşe kadın ise onun karşısına oturdu. Salih Bey ise sabırsızlıkla bir o yana bir bu yana gidip geliyordu.

-Ne dolanıyorsun Salih oğlum, gitsene karının yanına.

-Girebilir miyim nenem?

-Tabi girebilirsin, o senin karın. Git çocuğunu kucağına al. Ben dikkatlice baktım, tıpkı sen.

-Sağ ol benim nenem.

Koşarak, Gülizar’ın yanına çıktı. Gülbahar Hatun, gelininin başında oturuyor, saçlarını okşuyordu. Salih Beyi görünce:

-Gel oğul gel, gözümüz aydın. Nur topu gibi bir oğlumuz oldu.

Oturduğu yerden kalktı. Bebeği, yattığı yerden aldı. Salih beyin kucağına verdi. Merdivenleri inerek dışarı çıktı. Salih bey bir bebeğe bir de çoban kız Gülizar’a bakıyordu. Bebeği, Gülizar’ın yanına koydu. Eğildi, alnından öptü.

-Bana dünyaları bağışladın çoban kız.

-Sen de beyim.

-Zor doğum oldu ama çok şükür. Sağlığın nasıl?

-İyi beyim.

Salih Bey, cebinden çıkardığı bileziği karısının koluna taktı. Bir kez daha alnından öptü. Yatağın yanındaki oturağa oturdu. Gülizar’ın elini avucunun içine aldı.

(Devamı var)

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hümeyra AYGÜN
Hümeyra AYGÜN - 4 yıl Önce

Bebek doğmayacak diye korkuyordum,
Çok şükür derin bir nefes aldım...:)
İnşAllah bu mutluluk bozulmaz...