Salih Bey Köprüsü (56)

Asım Çavuş, şükür namazını kıldıktan sonra yeniden cibinliğe geldi. Gülbahar Hatun, Guş Nene, ebe kadın Gülsüm ve Ayşe kadın da cibinlikteydi. Asım Çavuş’un mutluluğu yüzünden okunuyordu. Yaşlı kurttun yerinde oturan Guş Nene, kalkmak istedi, Asım Çavuş, “Kalkma nenem otur” dedi.

-E, hadi bakalım Asım Çavuş, torun sahibi de oldun. Allah analı babalı büyütsün.

Hepsi bir ağızdan “Amin” dediler.

-Ömrüm doğum yapmakla geçti ama böyle zor doğumla hiç karşılaşmadım desem, yalan söylemiş olmam, dedi ebe kadın Gülsüm.

-O garibimin anası doğumda kan kaybından öldü ebe kadın.

-Babası mı büyüttü, Gülbahar Hatun?

-Yok teyzesi büyüttü. 

-Ama maşallah çok güçlü.

-Yıllarca çobanlık yaptı.

-Nasıl yani, Gülizar çoban mıydı?

-Evet.

Söze Kırçılın Süleyman girdi:

-Beyim, Cicar Ali dedi ki…

-Ne dedi?

-Doğum olduktan sonra beyim mavzerle üç el ateş etsin, ben de kurbanlıkları alıp getireyim.

-Ne duruyorsun al da gel, salonda asılıyor.

-Şimdi ateş mi edeceksin Asım Bey? diye merakla sordu ebe kadın Gülsüm.

-Evet.

-Ben silahtan çok korkarım.

-Dağlara ateş edeceğim ebe kadın korkma.

Asım Çavuş, yerinden kalktı, Süleyman’ın getirdiği mavzeri aldı, çevirmenin demirliklerine dayadı, hazneye mermiyi sürdü.

“Gravv, gravv, gravv” üç el havaya ateş açtı. 

Xxx

-Vur davula, dedi kahveci Pırpır Ali, doğum oldu, hepimizin gözü aydın.

-Gözümüz aydın.

-Amin.

-Beyimiz torununa kavuştu şükür, dedi Çulsuz Ömer.

-Kavuştu.

-Kız mı erkek mi?

-Kız, erkek ne fark eder Çulsuz?

-Yani, erkek olsa daha iyi olur beyimiz için.

-Evet, öyle.

-Bırakın da kalkın, tutun horona, ne duruyorsunuz?

-Doğru dersin Pırpır.

-Oynamayana beleş çay yok.

-Haydi Hapşu Hasan.

Hapşıran Hasan:

-Gideceğim, daha da gelmeyeceğim.

-Tamam, daha “hapşu “yok.

Hasan, tekrar “hapşu” etti.

Köylülerin davul-zurna eşliğinde tuttuğu horonda, köylüler coştukça coşuyordu. Silah ve davul-zurna sesini duyan köylü kadınlar, en önde Hilmiye kadınla birlikte köyün meydanına geldiler. Bir süre horon oynayan eşlerini seyrettiler.

-Haydin şimdi de konağa.

-Ne yapacağız konakta Pırpır Ali?

-Beyimize “hayırlı olsun” diyeceğiz.

-Oynayacak mıyız da?

-Elbette, beyim de oynar.

-Oynar mı?

-Oynar.

-Hem de ne oynar.

-Kars’ta askerlere horonu, sarı kızı, hoş bileziği oynatan beydir o, o oynamaz da kim oynar yetim Mustafa?

-Doğru dersin.

-Hadi davulcu geç öne.

Davul-Zurna önde kadınlı erkekli köylüler konağın çevirme kapısından içeri girdiler. Kadınlı-erkekli oynamaya başladılar. Bir süre sonra Asım Çavuş:

-Hele durun, dedi. 

Davul-zurna sustu, köylüler olduğu yerde kaldı. 

-Ne yapıyorsunuz siz, Guş Nene burada, Ayşe kadın burada, onlarsız horon olur mu behey akılsızlar.

Köylüler hep bir ağızdan:

-Guş Nene, Ayşe Kadın! Guş Nene, Ayşe Kadın! diyerek tempo tuttular.

-Çok kötüsün Asım Çavuş.

-Nedenmiş o nenem?

-Demiyorsun, Guş Nenem yoldan geldi, doğum yaptırdı, yorgundur.

-Benim bildiğim Guş Nene yorgunluk bilmez.

-O eskidendi.

-Eskiden bir şeyler kalmıştır sende nenem.

-Öyle olsun ama sen de oynayacaksın.

-Bir şartla oynarım.

-Neymiş şarttın Asım Çavuş, ben şarttan şurttan anlamam?

-O Rum türkünü söylersen.

-Çalar mı zurnacı o havayı?

-Çalar nenem, dedi ve zurnacıya seslendi, Gorzobonu çal zurnacı.

Guş Nene önde, Asım Çavuş, Ayşe Kadın ve köylüler, gorzobonu oynamaya başladılar. Bir tur atıldıktan sonra Asım Çavuş, Guş Neneye:

-Hadi nenem söyle şu Rum türküsünü.

-Kötü değil, çok çok kötüsün Asım Çavuş. Kırmayayım seni, dedi ve başladı söylemeye:

“Nayliyeme nayliyeme

Nayliyeme nadora

Hoy eliben galosori

Sesmedoli kimdosdoma.” Tamam mı Asım Çavuş?

-Tamam nenem, oturalım, fazla yorulma.

-Sen kendini düşün, ben gorzobonda yorulmam, on tur da atmadan oturmam. 

Konağın önünde şenliğin biri bin paraydı. Herkes mutluydu. Mutluluktan herkesin yüzü gülüyordu. Guş Nene ile Ayşe kadın on turu tamamlayıp oturdular. 

-Daha çarıkları yeni sırımlamıştım, sırım mırım kalmadı, dedi Guş Nene. 

Horon Guş Nene’nin bırakması ile son buldu. Kadın ve erkekler “hayırlı olsun, Allah analı babalı büyütsün” diyerek konaktan ayrıldılar. Asım Çavuş’un gözüne Kötünün Hüseyin ilişti:

-Kötünün Hüseyin, sen gitme gel hele.

Koşarak geldi Kötünün Hüseyin:

-Buyur Beyim?

-Otur hele. Önce Guş Nene’nin ayağının ölçüsünü al, sonra da şu ayakta dikilen kız var ya onun da ayağının ölçüsünü alacaksın.

-Olur beyim.

-Dur hele, söyleyeceklerim bitmedi. İkişer çift lastik, her biri ikişer çift olmak üzere entari, peştamal, iç çamaşırı, çorap ve eşarp alacaksın kasabadan. Beş kilo helva, şeker, Gazoz’un fırınından on tane fırancala alıp geleceksin. Şu parayı al. Kendi karını üzerine koy alıp geleceksin. 

-Tamam beyim, akşama daha çok var, istersen bir solukta gidip alayım da geleyim.

-Sen bilirsin, akşama getirirsen iyi olur. Hadi durma ölçü almayı unutma. 

-Hemen beyim.

Kötünün Hüseyin denileni yaptı, hızla evine gitti. Eşeğini alarak yola çıktı.

Ayaklarının ölçüsü Kötünün Hüseyin tarafından alınan Guş Nene:

-Hayırdır Asım Çavuş, ayaklarımıza bir şey mi aldırıyorsun?

-O kadar yoldan geldin nenem, horon da oynadın, çarıkların da yırtıldı iyice.

-Yırtılsın Asım Çavuş, eve döndüğümde yeni çarık yaparım. Eve dedim de biz artık dönelim köye.

-Nereye?

-Evime.

-Hele söylediğin söze bak Guş Nenem, sen gitsen de bu “uşağın” bırakır mı seni?

-Bilirsin ben karar verdim mi, kararımdan dönmem.

-Bilirim nenem ama bu uşağının hatırını da kırmazsın.

-Eh.

-Olur mu Guş Nenem, dedi Gülbahar Hatun. Gelinim doğum yapalı şurada ne oldu ki, asla bırakmayız seni.

-İki gün için ineğimizi Kadriye kadına bıraktım. Çok çok yarın akşama dönmem lazım Gülbahar Hatun.

-Hele yarın olsun nenem.

Ayşe kadın, ellerini dizlerine dayayarak ayağa kalktı:

-Guş Nene burada, ben de eve gideyim. Bizimki bekler beni. Ben eve gitmesem yemek yemez. 

-Çok sağ olasın Ayşe kadın, müjden her zaman hazır.

-Öyle ufak hediyeyse kabul etmem bilirsin.

-Bilirim… Bilmez miyim?

-Hadi kalın sağlıcakla.

-Kahya, Ayşe kadını evine kadar götür.

-Olur beyim.

-Guş Nene, Yüce Rabbim hep yüzümü güldürdü. Şükürler olsun. İsteğim torundu onu da verdi.

-Şükürler olsun, dedi Gülbahar Hatun.

-Unuttuğunuz bir şey var mı?

-Ne gibi nenem?

-Lohusalara ve yakınlarına Osmanlı Şerbeti içirilir.

-Ben hazırladım nenem, kalabalığın dağılmasını bekledim.

-Öyleyse önce kızımıza içir, daha sonra da bize getir Gülbahar Hatun.

-Tamam nenem.

(Devamı var)

YORUM EKLE