Salih Bey Köprüsü (77)

-Cemile’ye gün doğdu.

-He valla kız.

-Rahat etsin gariban.

-Kocası da rahat edecek.

-Olsun, daha gençler, biz çok çektik, onlar çekmesin.

-Bebeklerinin adı da Gülizar.

-Konaktan bir Gülizar çıktı, bir Gülizar geldi.

-Salih Bey, çok etkilenmiştir.

-Etkilenmez mi?

-Hilmiye abla sen bir şey demiyorsun.

-Siz konuşuyorsunuz ya, bana sıra bırakmıyorsunuz.

-Ne yapalım, konuşmayalım mı?

-Konuşun, konuşun, bir araya geldiniz mi hep konakta neler olduğunu konuşuyorsunuz.

-Ne olursa orada oluyor.

-Baksana daha üç-dört ay olmadan ebe kadın Gülsüm de dul kaldı.

-Muradına doyamadı.

-Ne düşünüyor acaba?

-Ne düşünecek?

-Ayrılır mı konaktan?

-Gülbahar Hatun bırakmaz onu.

-Bırakmaz.

Hilmiye kadının evine toplanan kadınlar, hem kış için kocalarının giyeceği çorapları örerken, bir taraftan da sohbet etmeyi sürdürüyorlardı. 

-Konağı bırakın da kendi işinizi düşünün, dedi Hilmiye kadın.

-Kendi işimiz yok ki?

-Var, var. Havuz için taşları kocalarımız bize taşıtırsa şaşırmayın.

-Ne yani, sırtımızda taş mı taşıyacağız?

-Kocalarımız köprüde çalışırsa havuzun taşlarını kim taşıyacak?

-Köprüde de başka köylüler çalışsın.

-Köprüde çalışanlar para alacak kızım.

-O zaman bizimkiler çalışsın.

-E, o zaman taşları kim taşıyacak?

-Ne yani iş bize mi kalacak?

-Öyle görünüyor.

-Ben hamileyim, taşıyamam.

-İyi ya beş çocuk doğurdun, bunu da düşürürsün.

-Olmaz.

Kadınların konuşması sürüp giderken kocaları da Pırpır Ali’nin kahvesinde toplandılar, Salih Bey’in gelmesini bekliyordular. Ali, Salih Bey’in oturacağı yeri ayırmıştı. Asım Çavuş’un kahveye geldiğinde oturduğu yeri bu kez oğlu Salih Bey’e ayırmıştı. Köylüler çaylarını yudumlarken, Salih Bey, Kahya Kerim, Seyis Murat ile kahvehaneye girdi. Asım Çavuş’un zamanında yaptıkları gibi hepsi ayağa kalktı:

-Oturun, niye kalkıyorsunuz? Rahatsız olmayın, oturun.

Pırpır Ali, hemen kahveyi yaptı, getirdi Salih Bey’in önündeki masaya koydu.

-Afiyet olsun beyim.

-Sağol Ali. Komşuların da çaylarını tazele. 

-Olur beyim.

Kahvesinde üst üste iki yudum alan Salih Bey:

-Komşular, kış yaklaşıyor, odun işiniz var, ormandan kışlıklarınızı alacaksınız, sizleri de işinizden etmek istemiyorum. Onun için bir araya gelip konuşmak istedim. Gördüğünüz gibi şu sıralar havalar iyi gidiyor. Köprü ustası baba-oğul geldiler. Köprünün yapımında kullanılacak taşların Şeytan Kayalıklarına getirilmesini istiyor. Usta, Haviyana Köprüsünün yapımında bulunduğu için taşın Şişman Mahmut’un evinin üzerinde bulunan kayalık alandan çıkarılmasını istiyor. Taşlar gelecek onlar da yontarak kullanılacak hale getirecekler.

-Beyim, ben bir şey söyleyebilir miyim?

-Söyle Mustafa?

-Taşlar, Şişmanın Mahmut’un orada çıkarılsın, tamam bu güzel. Peki, ustalar orada yontarak kullanılacak hale getirildikten sonra taşınsa daha iyi olmaz mı? Boşu boşuna ağırlık çekilmemiş olur.

-Doğru dersin Mustafa, bunu ustalarla konuşayım.

Kahvedeki herkes Mustafa’ya baktı. Salih Bey, konuşmasını sürdürerek:

-Biliyorsunuz, babam köye havuz yapılması için sizlerle birlikte çalışma başlattı. Hatta oluklar için gerekli tahtaları hazırladınız, havuzun temellerini açtınız. Havuz da yapılacak. Topu topu kırk-kırk beş erkek var köyümüzde. Hem havuza taş çıkıp taşınacak hem de köprüye taş çıkarılıp taşınacak.

-Beyim, dedi Golov Mehmet, bizim için köprü daha önemli. Ben derim ki, köprüde çalışalım. Gelen ustalarla konuşun, kaç kişiye ihtiyacı var. Yarımız köprüde, yarımız da havuzda çalışırız. Benim düşüncem bu, komşular ne der, bilmiyorum.

-Ne dersiniz komşular?

Kahvede bulunanlar, Golov Mehmet’in önerisini kabul ettiler.

-Daha bitmedi, komşular. Köprünün yapımı için kereste lazım olacak. Usta derki, yarım ay şeklinde iskele yapılacak. İskelenin yapımında direk ve tahta gerekecek.

Bu kez, Tilki Kadir söze girdi:

-Beyim, bu köprüyü yalnız biz kullanmayacağız. Çitisağır, Çitikebir, Haviyana, Adisa ve Avliyana da kullanacak. Köprüde kullanılacak kereste Adisa köyündeki hızarcılardan rahatça sağlayabilir. Avliyana köyünde de katır çok, onlar da taşıyabilir. Her iki çit köylüleri ile Haviyana köylüleri de Horasan’dan gelen malzemeler ile bizim çıkaracağımız taşları taşısınlar. Biliyorsunuz beyim artık her köyün muhtarı var. Muhtarlara haber yollasanız, muhtarlarla da konuşsanız. 

-İyi dersin Kadir, kahyayı yollayayım, muhtarları çağırsın, bizim köyün muhtarı da olmak üzere ortak bir görüşe varalım. Öyle düşünmüştüm ama sizlerin de fikrini almak istedim. Ne dersin muhtar Temel?

-İyi olur beyim.

-Ben ustalarla bir kez daha görüşeyim, ne zaman toplanacağımızı muhtarlara kahya ile iletirim.

-Olur beyim, ben, senin gibi bir beyimiz olduğu için muhtar olarak her şeyi size bıraktım. 

-Olmaz muhtar, hep birlikte işlerimizi yürüteceğiz. 

-Evet beyim, Şeytan Kayalıklarına yapılacak köprü sadece bizim köy için değil, bu dere güzergahında bulunan tüm köylüler için de çok önemli.

-Doğru muhtar. Ben önce ustalarla görüşeyim. Onlar mutlaka bir çalışma planı yapmışlardır. 

-Siz nasıl derseniz beyim.

-Konuşacak bir şeyimiz şimdilik kalmadı Pırpır Ali taze çay yaptın mı?

-Yaptım beyim, hemen veriyorum.

-Hepimize Pırpır Ali.

-Emrin olur beyim.

Xxx

-Ne yaptın Salih, konuştun mu köylülerle?

-Konuştum ana.

-Ne demeleri var?

-Birazımız köprüde birazımız da havuzda çalışalım diyorlar.

-Doğru söylüyorlar.

-Kahyayı köy muhtarlarını çağırmaya yolladım ana.

-Diğer köylülerden de bakalım yardım alabilir miyiz?

-Çalışan herkesin ücretini ver Salih Oğlum.

-Vereceğim ana. Diyorum ki, yarın muhtarlar burada olacak. Acaba yemek verebilir miyiz onlara?

-Yemeğin sözü mü olur oğul? Elbette veririz.

-Ben yaparım, dedi Cemile kadın.

-Ben de yardım ederim, Salih Bey.

-Sen dinlen Gülsüm ana. 

-Yok Salih Bey, yardım etmem iyi olur.

-Biz üç kadın hallederiz Salih oğlum, sen merak etme.

-Tamam ana, ben ustaların yanına kadar ineceğim. Muhtarlardan önce onlarla bir konuşayım.

-Olur Salih’im.

Xxx

Salih Bey, baba ve oğlunu evlerinin önünde otururken buldu. Her ikisi de çay içiyor, yapacakları köprü üzerine konuşuyorlardı. Salih Bey’i görünce ayağa kalktılar. “Selam” veren Salih Bey:

-Oturun, rahatsız olmayın.

-Gel beyim, hoş geldin, Cemal hemen bir bardak koy da gel.

Cemal, tabak içerisinde çayı getirdi ama çay kaşığı yoktu. Hüseyin usta hemen farkına vardı:

-Oğlum, kaşık da getir. Kusura bakmayın beyim. Biz çayımızı hep ‘gıtlama’ içeriz. Onun için Cemal kaşık getirmedi.

(Devamı var)

YORUM EKLE