AK Parti Belediye Meclisi üyesi iken partisinden geçtiğimiz hafta istifa eden Naciye Akagün, istifa gerekçelerini açıkladı.

Yıllarını eğitime vermiş birisi olarak emekli olduktan sonra köşesine çekilmediğini, Gümüşhane’ye hizmete devam etmek ve kadınların siyaseten önünü açmak için AK Parti bünyesinde 2002’de görev aldığını, 7 yıl ilçe ve il yönetiminde sekreter, 2009 yılında da Belediye Meclisi üyesi olarak yer aldığını ifade eden Akagün, “Hiçbir zaman şahsi menfaatlerimi düşünmedim. Şayet düşünseydim, 2002’de öğretmen olan kızım hala evde oturuyor olmazdı. 1975 model Anadol marka araba yerine 4x4 jeepe binerdim. Bilinçli olarak kaybettirilen iki belediye başkanlığı seçiminden sonra belediye meclisine gönüllü girdim. Siyasilerde uygun gördüler. AK Partili 9 kişi meclis üyesi idik, komisyonlarda sırayla görev aldım.” dedi.

“DAHA İLK BAŞLARDA BÜYÜK SİYASİLER BİZİ BÖLDÜLER”

Temiz su içecekleri, cadde ve sokakların temiz ve bakımlı olacakları, bahçeler, tarihi eserlerin korunacağı, çirkin yapılaşmanın duracağı, halka hizmet edileceği, şehrin daha da güzelleştireceği için o dönem çok sevinçli olduğunu ifade eden Akagün, “Daha ilk başlarda büyük siyasiler bizi böldüler” iddiasında bulunarak, “Birkaç arkadaşımızla bazı kararlara direndik, siz misiniz direnen, arka plandaki başka güçler işbirliği içindeler, hemen devreye girdiler. Onlar çok daha güçlüler. Alınan grup kararları delindi, grupta başka karar, oylamada başka oylar, ikili, üçlü buluşmalar, görüşmeler, 9’umuzun birlikte oy kullandığı çok nadir oylamalar oldu.” dedi.

“Bende yalakalık yapsaydım, her istediğim yapılırdı” diyerek ağır cümleler kullanan Akagün, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Gümüşhane büyük bir köy olmaya mahkum oldu gidiyor, yıllar geçiyor ve biz halkın istediği hizmeti üretemiyoruz. Dağların görüntüsünden rahatsız olurken, artık 10 – 14 katlı beton kulelerine ruhsat, çarpık imar uygulamaları, harşit vadisini ve bahçelerini tahrip, birilerine iki günde kat ve imar ruhsatı vererek zengin etmek.

Gümüşhane kimin umurunda, halk kimin umurunda!

Benim, meclisteki pozisyonum böyle olmamalıydı.  Bu şekildeki meclis üyeliği hep vicdanımı rahatsız etti. İkiyüzlü olmak istemedim ve istifa ettim. Halkımızın ve bana oy veren ve sevenlerin, sayanların karşısında başım dik gezebilmeliyim.

Bu istifanın Op.Dr. olan oğlumla hiçbir ilgisi yoktur. Bu, vicdani bir sorumluluktur. Oğlumun yıllar önce ciddi ailevi sağlık sorunlarımız nedeniyle Gümüşhane’ye gelme isteği oldu ama bu istek yerine getirilmedi. Eğer bu istifamın oğlumun tayini ile ilgisi olsaydı bunu 2 yıl önce yapardım. Sırf “bu yüzden istifa etti” demesinler diye o gün istifa etmedim. Gençlerimizin 15 ay askerlik yaptığı Güneydoğu’da oğlum 4 yıl hizmet verdi. Kaldı ki, oğlumun şu anda elde ettiği gelir devletten alacağının yaklaşık 4 katı kadardır. Buradaki istek maddi değil tümüyle sağlık sorunlarımıza bağlı idi ve iki yıl önce o istek yerine getirilmedi.

Ne yapalım, işbirlikçi cahillerle, oy ve menfaat için onlara taviz veren, Gümüşhane ve Gümüşhaneliyi tanımayan siyasilere yazıklar olsun!
 
Onların yaptığı, işini bilen müdürleri koltuğunda tutmak, bir gecede memurları müdür yapmak, birilerini emek harcamadan gayrı meşru yollarla, vurgunlarla, devleti soymakla zengin etmek, açılan soruşturmaları kapatmak, kamufle etmektir.
 
% 98’i yurtdışına giden madenlerde Gümüşhaneliye amelelik yaptırıyorlar. Zehir Gümüşhane’ye kalmış, kanser vakaları artmış kimin umurunda!
 
Bundan sonra görevime bağımsız olarak devam edeceğim.

Güzel geleceklere…”