SİYASETİN HUKUKLA İMTİHANI

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, üzerine atılı suç örgütü kurmak-yönetmek,  rüşvet, irtikap, kişisel verileri hukuka aykırı kaydetmek ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından tutuklandı. Suç örgütü kurmak ve yönetmek suçu başta olmak üzere, isnat edilen suçlamaların, CMK m.100’de sayılan tutuklama sebeplerinden oluşu, kaçma ve delilleri karatma şüphesi, eylemlerin yoğunluğu ve büyüklüğü dikkate alındığında, tutuklamanın olacağı aşikardı. 28 yıllık bir ceza hukukçusu olarak, bunu konuştuğum tüm dostlara söylemiştim. Eminiz ki, İmamoğlu ve Özel’in etrafındaki hukukçularda onlara söylemiştir. CHP tarafından 4 gündür yapılan eylemler, tutuklamayı önlemek için yargıya baskı yapma ve soruşturmayı farklı mecralara çekme amacını taşıyordu.

İmamoğlu’nun üzerine atılan isnatlar ağır olsa da, tutuklansa da, “suçluluğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla ispatlanana kadar herkes masumdur” ilkesi gereğince kendisine suçlu diyemeyiz. Kararı Türk Yargısı verecektir. Ancak süreç içerisinde yaşananlar, ne yazık ki ülke için kötü örnekler oluşturmuştur. Yargısal bir soruşturmayı “hukuksuz ve siyasi operasyon” olarak değerlendiren CHP yönetimi, asıl hukuksuzluğu yaparak yargı üzerine baskı kurmaya çalışmış, göstericilere “yıkın geçin” talimatı vermiş, “polisle çatışma yapmak isteyenler el kaldırsın” diye sormuş, gösterilerde polise kezzap ve molotof atılmış, 40’tan fazla polisimiz yaralanmış, cami ve külliyelere zarar verilmiş, 400 den fazla gözaltı ve milyarlarca liralık zarar olmuştur. Yasadışı marjinal sol gruplar, eylemleri fırsat bilerek devlete kinlerini kusmuşlardır. Oysa ki siyasi olduğunu iddia ettiği soruşturmayı, sakin karşılasa büyük destek görecek olan CHP, yaşadığı ilk büyük hukuk imtihanını kaybetmiştir. 

Siyaset tarihinde hukuk ile imtihan yaşayan partilerin sağduyulu davrananları süreçten kazanarak çıkmışlardır. 1985 yılında ANAP hükümetinin bakanı İsmail Özdağlar, Yüce Divanda yargılanarak hapis cezası alırken, Başbakan Turgut ÖZAL, duruşmada doğruyu söyleyerek, kendi bakanı aleyhine ifade vermiştir. Büyük taktir gören bu hareket, 1987 seçimlerinde ÖZAL’ı tekrar başbakan ve ardından Cumhurbaşkanı yapmıştır. 

Kurduğu partileri 4 kez kapatılan Necmettin ERBAKAN, her seferinde partililerine sağduyu telkin etmiştir. 16 Ocak 1998’de Refah Partisi kapatılınca yaptığı konuşmada, partililerin özellikle şimdi sakin olmasını, bundan kendilerinin kazançlı çıkacağını belirtmiştir. Nitekim Milli Görüş hareketi daha da güçlenmiş ve içerisinden çıkan AK Parti sonraki döneme damga vurmuştur. 

28 Şubat döneminin adeta hedefi olan ve defalarca soruşturmaya alınmasına rağmen bir açığı bulunamayan dönemin İBB Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, en sonunda Ziya Gökalp’ın 1912 de yazdığı  şiirini okuduğu gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılıp, başkanlığı elinden alınmıştı. 26 Mart 1999’da 4 ay 10 gün kalacağı cezaevine girmişti. Bu haksız cezaya rağmen Erdoğan ve sevenleri büyük bir olgunluk gösterek en küçük bir taşkınlık yapmamış ve “Bu Şarkı Burada Bitmez” diyerek sağduyulu davranmıştır. Sonuçta ise muhtar bile olamaz denilen Erdoğan, 3 kez Başbakan, 3 kez Cumhurbaşkanı olmuş, çok partili dönemin rekorlarını alt üst ederek 2002’den günümüze devam eden başarılı bir iktidara sahip olmuştu. 

Sayın Erdoğan’ın yargı ile imtihanı Başbakan olduğunda da devam etmiştir. 14 Mart 2008’de partisine kapatma, kendisi ve dönemin Cumhurbaşı Abdullah Gül dahil 71 kişiye 5 yıl siyaset yasağı isteği ile Anayasa Mahkemesine tamamen uydurma delillerle dava açılmıştır. Davada 6 üye evet 5 üye hayır vermesine rağmen, kapatma için en az 7 evet gerektiği için dava reddedilerek adeta uçurumun kenarından dönülmüştür. Böyle ağır ve hukuksuz davaya rağmen, Erdoğan ve AK Parti teşkilatı tüm süreçte sağduyulu davranmiş ve “devlette bizim poliste” diyerek devletle çatışmaya girecek eylem ve söylemlere kesinlikle karşı çıkmış sonuçta da halkın büyük desteğini alarak iktidarlarını devam ettirmişlerdir.

Türk Milleti beşbin yıllık tarihi, devlet=millet geleneği, ulul emre itaat felfesefi ile her daim devletine sahip çıkmıştır. “Peygamber ocağı” olarak gördüğü asker ve polisini dokunulmaz bilmiş, “askere-polise saldıran eller kırılsın”demiştir. Siyasette halk ile güvenlik kuvvetlerini karşı karşıya getirmeye çalışanlara, yasal tepkisini en güçlü şekilde göstermiştir. Bu yüzden akıllı siyasiler hukuk ile imtihanlarında, devletle milleti karşı karşıya getirmekten daima kaçınmıştır. 
Cengiz Aytmatov’un “Beyaz Gemi”romanındaki sözü ile makalemizi bitirelim. “Kendi ayıbını örtmek isteyen, başkalarının yüzüne kara çalar…”

24.03.2025  Av. Ali Haydar DERELİ

YORUM EKLE
YORUMLAR
Arif
Arif - 3 gün Önce

28 yıllık ceza hukukçuşu "duydum" cezası kaç yıl
Sayıştay raporları temiz