“Tek El Çaphun Çalmaz/(Tek Elle Alkış Olmaz)”
Türkmen Atasözü
Gümüşhane asırlardan beri birçok medeniyete beşiklik etmiş, son olarak Osmanlı Devleti’nin üç darphanesinden birinin yer aldığı kadim ve serhat şehir. Tarihin her döneminde vatanına ve milletine sadık, her daim hoşgörü ve tevazu sahibi insanların yer aldığı ve ülkemizin suç oranının iddia ediyorum en az yaşandığı mübarek bir belde.
Şehrin ilk yerleşim yeri eski şehir Süleymaniye birçok din ve mezhebin bir arada asırlardır kardeşçe yaşadığı, Rum ve Ermeni okullarının, kilise ve şapellerin hala dimdik ayakta olduğu hoşgörünün hâkim olduğu topraklar. İnanmayan varsa Gümüşhane Valiliği sitesinin fotoğraf galerisinde yer alan bir yabancı kızımızın cenaze töreni fotoğrafına bakmalarını öneririm.
Canca ve Kuşakkaya’nın adeta bir asker edasıyla gözetiminde olan Vauk’tan doğarak Tirebolu’da denize kavuşan Harşit Çayı’nın ninnileriyle büyüyen, ahşap konaklarında ve bahçelerinde gerçek altın kalpli insanların hayat verdiği bir şahane şehir Gümüşhane.
Ki bu şehrin yetiştirdiği en önemli değeri Mahmut Oltan Sungurlu’nun deyimiyle;
“Varlığından utanacağım hiçbir Gümüşhaneli yoktur” sözünü doğrular özellikte kendi yağı ile kavrulan, çalışmaktan ve okumaktan başka hal çaresi olmayan yerin adıdır Gümüşhane.
Şimdi gelelim asıl meseleye. Gümüşhane bir zamanlar en büyük ilçesi olan Bayburt’la, güney komşusu Erzincan, kuzeyde en yakın komşu olduğu Trabzon’la ve diğer yandan Giresun’la asırlardır bir ve beraber olmuş, derdiyle dertlenmiş, sevincine ortak olmuş, birlikte adeta bir puzzle (pazıl) misali aynı gergefte işlenen Karadeniz nakşının vazgeçilmez ilmeğidir.
Gerçek bu iken biri kalkıyor Salyazı’ya yapılacak olan havaalanı ile dalga geçerek bir uçak karikatürü ile Gümüşhane’yi yerden yere vuruyor ve tepkiler sonrasında küçücük bir özrü bile etmekten imtina ediyor. Kimse kusura bakmasın ama Trabzon’un yıllardır bu şehre bakış açısının tezahürü idi o karikatür.
Bir diğeri çıkıyor gece yatarken üstünü açık bırakmış olacak ki Gümüşhane hakkında ileri geri saçmalayarak Köse’yi Bayburt’a, Kelkit’i Erzincan’a, Kürtün’ü Giresun’a ve Torul’u Trabzon’a bağlıyor.
Bir diğer yandan en yakın komşumuzun bize en yakın ilçesinin başkanı kalkmış Osmanlı ve Cumhuriyet tapularımıza rağmen “Kadırga Yaylası’nın mülkiyeti bize aittir” diyor. İki şehrin arasını geren bu muhterem daha sonrada kısırlaştırdığı hayvanları Zigana’nın Gümüşhane tarafına bırakarak aç ve susuz kalmalarını sağlıyor.
Bayburt, Erzincan, Giresun ve Trabzon komşusu olan Gümüşhane ile bütün olması gerekirken yayla, sınır, akrabalık ve komşuluk ilişkilerimizin zirvede olduğu bu yapımızı bozmaya kalkmak, fitne üretmek, aşağılamak, haklarını gasp etmek, iftira atmak kimseye hiçbir şey kazandırmayacaktır.
Biz birliğimiz ve beraberliğimizle özel ve güzeliz. Biz asırlardan beridir komşuyuz, akrabayız, hısımız, can ciğeriz. Bir iki çatlak sesin çıkardığı fitneler bizleri asla bölemeyecektir.
Türkiye’de Trabzonspor’un en çok taraftarının olduğu ikinci il olan Gümüşhane Trabzon’u her şeye rağmen sever ve sayar. Kocaman ilçemiz iken bugün küçücük bir il olan Bayburt’un bizdeki yeri ayrıdır. Kelkitli insanlarımızın yaşadığı Erzincan Gümüşhane’nin değerli bir komşusudur. Giresun yayla komşumuz ve can ciğer kuzu sarmamızdır.
O halde bırakalım bu sudan sebepleri ve gücümüzü birleştirerek yarınlara daha güçlü bakmaya bakalım. Trabzon bölgede kardeşleri ile güçlüdür.
Gümüşhane tarihi ipek yolu kavşağında yer alan bir güçlü istasyondur.
Giresun coğrafi açıdan sağlam bir komşumuzdur.
Bayburt her şeye rağmen bizim bir parçamız ve evladımızdır.
Erzincan’da bir kardeşimizin eline diken batsa bizler o acıyı yürekten hissederiz.
O halde hiçbir güç veya zümre, siyaset, mezhep, etnik köken bizi asla bölemez, böldüremez vesselam…!