Eski Gümüşhane’de (Süleymaniye) günümüze ulaşan biri konak hamamı olmak üzere beş hamam bulunmaktadır. Cami-i Kebir Mahallesinde Kadirbeyzade Zeki Bey Konağının doğusunda Paşa Hamamı, Süleymaniye Caminin kuzeybatısında Cami-i Kebir Mahallesinde Saray Hamamı, Hızır İlyas Mahallesinin doğu yamacında, Musalla Deresinin batı yakasında halk arasında Kızlar Hamamı veya Cinli Hamam denen, Kavaklık Hamamı ve Dere Hamamı, Cami-i Sagir Mahallesinin güneyinde Timios Stavros Kilisesinin doğusunda Çaput Hamamı bulunmaktadır.
İnsanlık tarihi boyunca toplumlar, sosyal hayatta çeşitli ihtiyaçlarını gidermek için çok farklı binalar tesis etmişlerdir. Bunların başında ibadethane, kervansaray, han, okul, köprü, çeşme, su sarnıcı, hamam gibi yapılar gelir. Hamamlar da diğer mimari yapılarda olduğu gibi ferdî ve toplumsal hayatta vücut temizliği ve rahatlamanın yanı sıra, dinî bir emir olarak insanların ruh temizliğindeki ihtiyaçlarını gidermek için toplumların hayatına girmiştir. Selçukluların Anadolu topraklarına yerleşmesiyle her tarafta hamamlar yapılmaya başlanmıştır. Hamama en fazla önem veren Osmanlı olmuş ve devletin sınırlarının ulaştığı her yerde irili ufaklı hamamlar yapılmıştır. Bunların dışında büyük konaklarda, varlıklı kişilerin evlerinin yanında küçük ölçüde özel hamamlar da yapılmıştır. Küçük yerleşim yerleriyle köylerdeki evlerde ise gusülhane denilen yıkanma yerleri bulunurdu. Kaplıca dışında havuzu bulunmayan Türk hamamlarında kurna başında su dökünerek yıkanılır. Terleme için ise ayrı kapalı bir mekân değil, her sıcaklık bölümünün ortasındaki "göbek taşı" denilen yüksekçe seki tercih edilmiştir. Soyunma yeri büyük bir mekân hâlini almış, burası yorgunluk çıkarma, dinlenme ve ferahlama mahalli olarak düşünülmüştür.
Hamamlar temizlik ihtiyacının yanı sıra bulunduğu şehrin kültürel kimliğinin de bir parçasıdır. Bu yıkanma temizlenme ihtiyacı, çarşı hamamlarında, varlıklı aileler için konak hamamlarında yapılırdı. Haftanın belli günlerinde hamama gitmek özellikle kadınlar için haberleşme dertleşme sosyalleşme anlamı da taşır. Toplum hayatımızın hamam kültüründe, damat hamamı, asker hamamı, gelin hamamı hamam kültürünün belli başlı eğlencelerindendir.
Evlenecek gençler, ya da askere gidecek delikanlılar hamam toplantılarında kendi aralarında eğlenirlerdi. Hamamlar aynı zamanda evlenme çağına gelmiş erkek çocuklara anaların kız beğendiği mekânlardı. Evlenecek kızlar düğünden iki gün önce "gelin hamam’ına” götürülür, kız ve oğlan tarafı ile yakın akraba ve eş dost hamama davet edilirdi. Bunun için hamam, kız evi tarafından kiralanır veya davetlilerin ücretleri de ödenirdi. Anadolu’da "kına hamamı" da denilen gelin hamamından başka bazı yörelerde "güvey hamamı" da yapılırdı. Hamam sonradan gelen dost arkadaşların hamam paralarının “ sıhhatler olsun” dilekleriyle ödenmesi, yaşı küçük görüntüsü olgun erkek çocukların kadın hamamlarına alınmaması, ısrarcı olanlara “ babasını da getirseydin” alaycı serzenişi bu kültürün başka bir parçasıdır. Kadınların hamam keyfi daha farklı daha eğlenceli olurdu. Beyaz bohçalar hamam eşyaları konarak, aile büyükleri başlarına aldıkları atkı, siyah çarşaf ile hamama giderlerdi. Hamamlarda bir kısmı hâlen kullanılan, bir kısmı ise artık imal edilmeyen bir dizi aksesuar ve araç kullanılırdı. Eskiden hamama gittim, hamamdan geliyorum demek ayıp sayılırdı. Sıcağa gittim, sıcaktan geliyorum denilirdi. Hamamdan çıktıktan sonra sıra ile büyüklerin elleri öpülür, karşılığında güle güle kirlen veya sağlıcakla diye hayır dua alınırdı.
Türk Edebiyatı içinde de hamam kaynaklı çok sayıda deyime rastlanır. "Hamam gibi olmak", aşırı sıcak yerler için kullanılır. "Hamama giren terler", güç durumu göze alanların karşılaştıkları zorlukları anlatır. Kendisini boş yere övenler için kullanılan deyim de "hamamda gazel okumaktır." "Hamam suyu ile misafir ağırlanmaz", Türk toplumunda misafire verilen önemi anlatır. "Düğüne gider zurnaya, hamama gider kurnaya aşık olur" sözü ayran gönüllüler için, "düğünde zurna beğenmez, hamamda kurna beğenmez" hoşnutsuzluğu bir karakter hâline getirenler için kullanılır. Değişmeyen durumları anlatmak için, "eski hamam eski tas" denir.
Hamamla ilgili eski geleneklerimizi biraz olsun anlatmaya çalıştık. Bugün şehrimizde yıkık dökük bir şekilde bulunan bu ata yadigârları geçmişlerine hüzünle bakmaktadırlar. Yerine yenileri yapılmayan hamamların, duvarlarında ve hamamın aydınlığını sağlayan kısımlarında otların boy göstermeleri yüreğimizi sızlatmaktadır.