SULTAN II. ABDÜLHAMİD’E SUNULAN MISIR RAPORU: “Sisi de Vardı Mursi de”

Mısır, Yavuz Sultan Selim tarafından 1517’de fethedilip Osmanlı eyaleti haline getirilmiştir. Fethedildikten sonra yaklaşık 400 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. İdari olarak Mısır, Osmanlı Devleti’ne bağlı diğer vilayetlerden farklı bir statü ile yönetilmiş ve Mısır’a vilayet-i mümtaz ismi verilmiştir.

1798 yılında Mısır, Fransızlar tarafından işgal edildi. Osmanlı Devleti,İngiltere ve Rusya ile ittifak yaparak Fransa’yı Mısırdan çıkarmayı başardı. 1805 yılında Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın Mısır’a vali tayin edilmesi Mısır’da bir çok dengenin değişmesine neden oldu. Kısa sürede Mısır’da hakimiyetini tesis eden Mehmed Ali Paşa, Osmanlı Devleti’ne bağlı bir vali yerine adeta rakip vali olmuştur.
Sultan Abdülaziz’in Mısır seyahatinde Sultan’ı çok iyi karşılayan İsmail Paşa 1867’de Padişah manasına gelen “Hidiv” unvanını almıştır. İsmail Paşa 1869 yılında Avrupa’ya düzenlediği gezide bağımsız bir hükümdar gibi davranması, Osmanlı hükümetiyle arasının açılmasına neden oldu.

Sultan II. Abdülhamid dönemine gelindiğinde Mısır Meselesi, Ermeni Meselesi ile beraber Osmanlı Devleti’ni en fazla meşgul iki sorundan biri oldu. İngilizler 1882 yılında Mısır’ı işgal ettiler. Bu tarihten itibaren İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında Mısır üzerinde yıllarca süren  diploması savaşı başladı. Osmanlı Devleti, İngiltere’nin Mısır’ı tahliye etmesi için büyük uğraşlar veriyordu. Bu arada Sultan II. Abdülhamid Mısır hakkında raporlar hazırlanması istiyor ve bu maksatla Mısır’a özel görevliler gönderiliyordu. Bugünkü  yazımıza konu olan ve Mısır’ın siyasi, ekonomik ve sosyal durumu hakkında Padişaha bilgilendirmek maksadıyla hazırlanan rapor Mısır’da yedi yıl görev yapan Mehmed Muhsin Bey tarafından hazırlanmıştır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Yılsız Esas Evrak 00127/000085 numara ile kayıtlı olan ve 20 Eylül 1892’de kaleme alınan rapor, XIX yüzyılın son çeyreğinde Mısır’da görev yapan devlet adamı profili hakkında önemli bilgiler içermektedir.

Mısır’da Sisi de Vardı Mursi de
 
Muhsin Bey, Mısır devlet ricaliyle ilgili Padişaha sunduğu bilgilerde oldukça karamsardır. Ona göre Mısır ricalinden bazıları “iman ve vicdanını mal ve ikabale değiştiren kimselerdir”. Muhsin Bey eleştirilerinin dozunu daha da artırır ve “ekserisinde hamiyet-i diniye aramak zordur” demektedir. Yine ekserisinin alafrangalık ve Frengistan’da terbiye aldıklarından batının tesirinde kaldıklarını ifade eder. Mısır ricalinden bir çoğu Osmanlı düşmanıdır. Birbirleriyle yarışırcasına batı tarzı davranış sergiler ve batı tarzında giyinmeyi moda haline getirmişlerdi. Mısırı yöneticilerinin bu hal ve davranışta olmasına en fazla İngiltere sevinmektedir.

Mehmed Muhsin Bey, Mısır Mısır Hidivi (Hidiv, Mısır’ı yönetenlere 1867’den itibaren verilen unvandır) II. Abbas Hilmi Paşa hakkında da II. Abdülhamid’e çarpıcı bilgiler sunar. Onun verdiği bilgilere göre Mısır Hidivi “din ve devletin ne demek olduğunu layıkıyla bilmez.” İngilizler bazen açıktan bazen de dolaylı olarak Hidiv’in icraatlarına müdahale etmektedirler. Osmanlı halifesi tarafından gönderilen nişanlar başlangıçta herhangi bir müdahale olmadan dağıtılırken sonradan İngilizler bir şekilde bu işe müdahil olmuşlardır.

Mehmed Muhsin Bey’in II. Abdülhamid’e sunduğu layihasında eleştiri oklarını yönelttiği ikinci kişi Bakanlar Kurulu başkanlığı görevini yürüten Mustafa Fehmi Paşa’dır.  Mehmed Muhsin,  Mustafa Fehmi ile ilgili şu bilgileri verir. Bakanlar Kurulu Başkanlığı görevine Mısır’ın iç siyasetine dolaylı etkide bulunan İngiltere’nin desteği ile gelmiştir.  İyi bir terbiye ve fıtrattan yoksundur. İngilizlerin yönlendirmesiyle bütçeden gizli bir bölüm oluşturmuş ve İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda harcamalar yapmaktadır. Aldığı maaştan başka oluşturduğu gizli bütçeden de kendine ve haremine hususi tahsisat ayırmaktadır.  Eşi ve İngilizlere hayranlık duyan diğer kadınların entrikalarıyla Mısır Hidivi’ni etki altına almayı başarmıştır.

Sisinin Muadili Yusuf Şehri Paşa Yükselişini İngiltere’nin Himmetinde Görüyordu

Mehmed Muhsin Bey Mısır Hidivi ve Bakanlar Kurulu Başkanı hakkında Abdülhamid’e bu bilgileri verdikten sonra bakanlar hakkında tek tek bilgi verir. Onun verdiği bilgilere göre, Maliye Nazırı, diğer bakanlardan farklı olarak geçimini sadece maaşıyla sağlamaktadır. Evkaf müdürü ikbalinin daha iyi olması için İngilizler himmetini beklemektedir. Maarif Nazırı, İngilizlere sürekli iyi ilişkiler içindedir.

Haribiye Nazırı Yusuf Şehri Paşa gereğinden çok fazla kendini küçük düşürecek tarzda İngilizlere yaltaklanmaktadır. İngilizler tarafından verilen kararları okumadan onaylamaktadır. Hariciye Nazırı Dikran Paşa, hem Fransızları hoşnut etmek ve hem de İngilizlerle iyi geçinmek için türlü yollara başvurmaktadır. Bu devletlerle birlikte olmadığını Osmanlı Sultanına inandırmak için de çaba sarf etmektedir. Aynı zamanda fesatçı Ermenilerle de işbirliği halindedir. Adliye Nazırı, Osmanlı Devleti’ne karşı iyi niyet besleyenler arasında yer almaktadır.

Mehmet Muhsin Efendi raporunda bazı memurlar için çok ağır ifadeler kullanır. Bunlardan biri de Talat Paşa’dır. Mehmed Efendi’ye göre Paşa, her ortama ayak uyduran tiplerden olup, dost ve düşmanı aynı anda tatlı dille idare edebilirdi. Parayı çok severdi. Bu kötü hasletlerine rağmen beş vakit namazından da geri durmazdı.

Mehmed Efendi, bürokrasinin  önemli noktasında olan Ömer Lütfi Paşa için iyi izlenimlere sahiptir. Onun beş vakit namazını kıldığını ve haramlardan kaçınmak için azami derecede dikkat gösterdiğini belirtir. Onu tanıyan herkesin güzel ahlakına şahitlik ettiğini padişaha aktarır.

Haydar Paşa, İngilizlerden nefret eder, Osmanlı Saltanatı’na karşı sevgi ve muhabbet beslerdi. Yöneticilerden Ahmed Reşid Paşa, gerçekten zahit ve abid bir şahsiyettir. Diğer devlet görevlisi Ratıp Paşa için de “…yediği nimeti tanımak ve efendisinden ayrılmamak yolunda bütün Mısırlılar içinde bu adamdan başka bir azm-i sadakat gösterene ve göstermekte olana tesadüf edilememiştir.” denilmektedir.

Hatırlanacağı üzere El- Ezher Şeyhi, General Sisi’nin yaptığı darbeye karşı çıkmamış ve bu duruşuyla İslam dünyasında derin bir hayal kırıklığına neden olmuştu. Ezher gibi kökleri çok eski  yıllara dayanan bir kurumun sorumlu konumunda olan şahsiyetin darbeye karşı renksiz tutumu inanılması zor gibi geliyor.

Mehmed Muhsin Bey’in Ezher uleması hakkındaki izlenimlerini okuduktan sonra   Ezher’de haksızlık karşısında susabilecek bir damarın olduğu görülebiliyor. Sultan sunulan raporda Ezher uleması hakkında çoğunlukla olumlu bilgiler verildikten sonra az bir kısmı için de önemli eleştiriler getirilmektedir. Bazıları cahillikle suçlanmakta ve Ezher’de hocalık yapacak kabiliyet ve kapasitede olmadıkları Sultan’a bildirilmektedir. Hatta bunların arasında formason bile olduğu  Osmanlı Sultanına rapor edilmişti.

Mısır’ın Efkar-ı Umumiyesi (Kamuoyu) İkiye Ayrılıyordu

Mehmed Muhsin Bey, Sultana sunduğu raporunda Mısır’daki kamuoyu hakkında da bilgi verir. Onun verdiği bilgiye göre Mısırda iki farklı kamuoyu vardı. Seçkin zümre, Osmanlı Devleti’ne karşı müspet düşüncelere sahip değildi. Mısır halkı ise Osmanlı Devleti’ne muhabbet beslemekteydi. Muhsin Bey, Mısır gençliği arasında Türklük ve Araplık gibi milliyetçilik fikirlerinin yayılmaya başladığını ve bu durumun Mısır’ın geleceği için tehlikeli olacağını ifade ediyordu. Uygulanan yanlış politikalar yüzünden Mısır’ın borç batağına düştüğü ve ülkenin geleceğinin ipotek edildiğini belirtiyordu.

İngilizlerin halkı kendi yanlarına çekmek için bir takım sinsi planlar yaptıkları da Sultana sunulan raporda yer alıyordu. Verilen bilgilere göre İngilizler yol, köprü vs imar faaliyetleri yaparak halkı kendilerine meylettirmenin yollarını arıyorlardı. Fakat halk, Mısır’da İngilizlerin gerçek amaçlarının ne olduğunu iyi biliyordu. Özellikle fırsatını buldukları anda  Müslümanlar aleyhine çalışmaktan geri durmayacakları konusunda halkta sağlam bir düşünce oluşmuştu.
Yine raporda İngilizlerin Mısır’da yaptıkları politik oyunların Mısır halkının tepkisine neden olduğu ifade ediliyor ve buna karşılık Osmanlı Devleti’ne karşı halkta müspet hislerin ortaya çıktığı bilgisine yer veriliyordu. Mehmed Muhsin Bey, kamuoyunda olaşan bu müspet havanın önemsenmesini Sultan’a bildirmektedir. Çünkü ona göre, binlerce altın harcanarak insanlar eğitilse böylesi bir ortam oluşturulmayacaktır.

Doç. Dr. Bayram NAZIR
Gümüşhane Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
YORUM EKLE