Televizyon dizileri son yıllarda artarak devam ediyor. “Bu akşam dizim var” diyerek çoğumuz yapmamız gereken ziyaretleri erteliyor veya “dizimi kaçıramam” düşüncesi ile misafir kabul etmiyoruz. Televizyon dizileri olmalı olacakta. Ancak izlenme oranları yüksek, reyting de birinci olma hevesi ile dizilerin kendi kültürel ve ahlaki değerlerimizden uzak olduğu aşikardır. Kültürel değerlerimizi korumak için son derece dikkatli olmak durumundayız.
Televizyonlarda yayınlanan özellikle belli diziler çarpık ilişkiler, kötü örnekler ve ahlâkdışı, gayrimeşru yaşantılar, gelenek ve kültürümüze aykırı davranışlarla toplumun dengesini bozmaktadır.
Bir dizide, bir eserde, olması gereken en önemli unsurlardan; sanat, felsefe ve estetik bugün adı geçen dizilerde yoktur. Yapılan dizilerde toplumun kültürel dinamiklerine dinamit konulduğu gibi geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz yanlış yönlendirilmekte, kutsal gördüğümüz değerler ayaklar altına alınmaktadır.
Bu dizilerde aile mefhumu ihmal ve inkâr ediliyor. Nikâhsız hayat, zina, çarpık ilişkiler, aldatma, lüks hayat, emeksiz kazanç gibi mefhumlar teşvik ediliyor. Meselâ bu dizilerde; kız kardeşlerin aşk savaşı ya da “Evli karı-kocanın birbirini aldatması” tiplemeleri bugünkü dizilerin sanki temel konusu oldu. En çok seyredilenler arasında yer alan bu dizilerde, yuva yıkan taraf “gerçek aşık” rolü ile mazlum ve haklı gösteriliyor. Hikâyeler zengin aileler arasında, lüks konaklarda, lüks arabalarda geçiyor. Aynı konakta yaşayan elti kız kardeşlerin evli olmasına rağmen eşler karşılıklı birbirini aldatıyor. Hakikaten işin boyutu iğrenç bir hal alırken bahse konu diziler reyting uğruna iğrençliğinin dozunu arttırmakta geri kalmıyor.
Eğer yayınlanan dizinin reytingi düşmeye başlıyorsa dizi senaristi diziyi çek edip entrikalarla (aşklar, ayrılıklar, ağlamalar,) gibi yeni boyut kazandırıyor. Çünkü ilgi alanımızı iyi analiz etmişlerdir. Bizler misafirlikte de uzun süre dizi muhabbetleri yapıyoruz. Bu durumun içten içe ailemizin temel yapısını bir elma kurdu gibi kemirdiğinin farkına varıncaya kadar.
Dizilerdeki şiddet görüntüleri özellikle gençlere meselelerinin çözümü için adeta örnek verilmek istenmektedir ki, o zaman geleceğimiz olan gençlerimiz ciddî zihinsel kırılma ve travma ile karşı karşıya bırakılıyor
Bunların yanında dizilerde sıklıkla erotizmin işlenmesi, sinirlenen birinin elindeki eşyaları sağa sola savurması, özellikle gençleri olumsuz yönde etkiliyor. Buradan örnek alıp saldırganlaşıyorlar.
Toplumumuzu ayakta tutan en önemli birim ailedir. Toplum nezdinde kabul görmeyen ve ahlâk anlayışımızı sorgulatan bu tür ilişkiler, neden sıklıkla ekranlara getiriliyor? Bir dizi tuttu diye benzerleri mi çekiliyor? Türk toplumu olarak dizi senaristleri ve yönetmenlerini izleyici kitlesine karşı bu anlamda ki sorumluluğunu yeterince hatırlatamıyor muyuz?
Diziler;gelenek ve kültürümüze aykırı davranışlarla toplumu erozyona uğratıyor.
Dizilere bir taraftan sınırlandırma ve belli standartlar getirirken bunlara alternatif diziler çekilmelidir. Genel ahlâk değerlerimize uygun, doğru yönlendiren, gençliğimizi geleceği düzgün hazırlayan diziler ve sinema filmleri çekilmelidir. Bunlara ciddi kaynaklar ayrılarak tarihi şahsiyetler, dini, milli ve ahlaki değerlerimiz düzgün, doğru ve gerçek kaynağından diziler ve filmler çekilerek örnek rol-modeller gösterilmelidir. Bu yapılamıyorsa Televizyon dizilerinin faydası, zararı yanında devede kulak kadar olacaktır.
Medyanın bir görevi de; toplumun güzele ve iyiye yönlendirilmesinde özen göstermesi gerekir. Kamu hizmeti yapan kuruluşların kamunun zararına değil yararına iş yapma zorunluluğu vardır. Televizyon dizilerinde her türlü çarpıklık vardır. Bu çarpıklıkların önüne geçemezsek geleceğimizden emin olamayız. Çünkü çocuk bugün taklit eder, yarın tatbik eder. Yani çocuk gördüğünü yapar.