Hain bölücü terör örgütü PKK, 27 Kasım 1978’de Diyarbakır Lice ilçesi Fis köyünde, Marksist-Leninist bir ideolojiyle kuruldu. İlk büyük saldırılarını 1984’te Siirt Eruh ve Hakkari Şemdilli ilçelerinde gerçekleştirdi.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşı saldırıları ile büyük darbe alınca, 1985 sonlarında teröristler Kuzey Irak ve İran’a kaçtı.
1991’de 1. Körfez Savaşında ABD ve Avrupa’dan büyük silah ve mühimmat ile finansal destek elde eden terör örgütüne Türk düşmanı yurtdışı katılımlar oldu. Terör örgütünün siyasi uzantısı olan HEP’li milletvekillerinin de 1991’de SHP listelerinden meclise girmesiyle kendilerine destek alan teröristler, 18-21 Ağustos 1992’de Hakkari ve Şırnak’ı kurtarılmış bölge yapmak için ayaklanma teşebbüsü yaparak, Şırnak’ta devlet kurumlarına saldırdılar. 40 şehitimizin ve 85 terör leşinin olduğu kalkışma, silahlı kuvvetlerimizin başarısıyla engellenmiş ve 253 teröristte yakalanmıştı. Bunun üzerine TSK ‘nın o zamana kadarki en büyük sınırötesi operasyonlardan biri Kuzey Irak’a yapılmış ve sıkışan terör elebaşı Ateşkes ilan ediyor, HEP’lilerin baskısındaki DYP-SHP koalisyonu zımnen bu ateşkese uyunca, terör örgütü bu arada yeniden toparlanma fırsatı buluyordu.
1993 ACI KAYIPLAR YILI
1993 yılı, ne yazık ki iç ve dış hainler yüzünden, Türkiye üzerinde alçakça eylemlerin gerçekleştirildiği “acı kayıplar yılı” olarak hatırlanacaktı.
24 Ocak 1993’te PKK ile ilgili kapsamlı araştırma hazırlayan gazeteci Uğur Mumcu, Mossadvari bir bombayla katledilip, suç muhafazakarlara atılıyordu.
5 Şubat 1993’te, Turgut Özal’ın süper beyinlerinden, Eski Maliye Bakanı Adnan Kahveci cinayet gibi kaza sonucu ölüyordu
17 Şubat 1993’te, Doğu ve Güneydoğuda çok sevilen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Ankara’dan kalkan uçağının, kalkıştan hemen sonra şüpheli şekilde düşmesi sonucu şehit oluyordu.
17 Nisan 1993’te ise Cumhurbaşkanımız Turgut ÖZAL, PKK ile barış planını hazırlarken hala açıklanamayan şüpheli bir şekilde hayatını kaybediyordu.
24 Mayıs 1993’te birliklerine gönderilen 50 silahsız askerin yolunu kesen kalleş PKK teröristleri, 36 asker ve 3 öğretmeni rehin alıp kurşuna diziyordu. Sadece 3 askerin yaralı kurtulduğu katliamda şehit olan askerlerin üzerine 7500 mermi sıkılıyordu.
2 Temmuz 1993’te, provakotörlerin yalan söylemlerle halkı kışkırtması sonucu, Sivas Madımak Oteli katliamında 35 masum vatandaşımız yanarak canveriyordu.
5 Temmuz 1993’te Erzincan Kemaliye Başbağlar köyünü basan PKK hainleri, 29 köylüyü kurşuna dizip şehit ettikten sonra köyü ateşe veriyordu. 1 i kadın 4 kişide yanarak can veriyordu.
22 Ekim 1993’te Diyarbakır Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, şüpheli bir suikatle şehit oluyordu. Bölge halkının güvendiği bir komutanın daha PKK tarafından şehit edilmesi, halkı sindirerek örgüte kazandırma çabasıydı.
4 Kasım 1993’te, rahmetli Eşref Bitlis’in ekibinden olan binbaşı Ahmet Cem Ersever Ankara’da suikaste kurban gidiyordu. Ersever, Güneydoğuda teröre karşı çok başarılı çalışmaları nedeniyle, isminin başharflerinden oluşan “ACE:TERÖRE KARŞI EN ETKİLİ TEMİZLEYİCİ” ünvanı ile tanınıyordu.
SAVUNMADAN SALDIRIYA GEÇİŞ
1993 yılının Haziran ayında, generallerin gitmeye çekindiği Hakkari Dağ ve Komanda Tugayı komutanlığına, Kurmay Albay Osman PAMUKOĞLU kendi isteği ile atanıyordu. Görevi Ağustos’ta başlayacak olmasına rağmen, bölgeyi tanımak için 33 gün önce görev yerine gidiyordu. Göreve başlayacağı zamana kadar geçen bu 33 gün içinde, PKK her gün en az 2 karakolu ve 2 mezrayı basıyordu. Bu süre içerisinde 40 askerimiz şehit düşmüştü.
Pamukoğlu 1993 Ağustosta Tuğgeneral rütbesi ile göreve başlayınca, orduyu savunma pozisyonundan çıkarıp, saldırı pozisyonuna geçirir. 12-19 Ağustos 1993 te Hakkari Yüksekova İkiyaka Dağlarındaki ikiyaka kampına, bizzat yönettiği kirpi operasyonu yapılır ve 400 terör leşi alınıp kamp yok edilir. Teröristlerin leşlerinin toplatılıp fotoğraf çektirmek isteyen basına “Ben yiğitlerime hain leşi toplatmam” diyerek, askerin gözünde efsane olmuştur.
Pamukoğlu, 23-26 Eylül 1993’te Balkaya Dağlarındaki Kale denilen en büyük terör kampını yok eder. 500’den fazla leş alır. Ekimde Kuzey Irak’taki Avaşin kampına sınırötesi saldırı için Ankara’dan istenen izin 6 gün sonra gelir. Bu arada Barzani teröristlere haber verir. Kamp yok edilir ancak teröristlerin çoğu kaçmıştır. Sadece 100 leş alınır. Pamukoğlu bundan sonra 1993-95 yılları arasında İran ve Irak’a yapacağı 21 sınırötesi harekatın tamamını izinsiz yapar ve büyük başarı sağlar. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş “üç tane Pamukoğlu olsa terörü bitiririz” demiştir.
TERÖRİSTBAŞININ YAKALANMASI
1980'den beri Suriye'de bulunan Abdullah Öcalan, Türkiye'nin yoğun baskıları sonucu 9 Ekim 1998’de Suriye'den çıkartılır. Önce Rusya, ardından da sırasıyla İtalya, Yunanistan ve Kenya'ya giden Öcalan, 15 Şubat 1999'da yakalanıp Türkiye’ye getirilmiştir. Yapılan yargılama sonucunda 29 Haziran 1999’da vatana ihanet suçundan idam cezası verilir. Karar 25 Kasım 1999 da Yargıtay’da onanır. İdam cezası 3 Ağustos 2002’de kaldırılınca cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilir. Hainin yakalanması PKK için büyük bir kırılma noktası olur. PKK kısa bir süre tek taraflı ateşkes ilan eder.
AK PARTİ DÖNEMİ
2003 yılında ABD’nin Irak’ın işgali ve 1 Mart 2003 teskeresinin geçmemesi nedeniyle Türkiye’ye adeta düşman olan ABD’nin açık desteği ile silah ve lojistik destek kazanan hain örgüt 2004 yılında yeniden silahlı eylemlere başlar. Ancak silahlı kuvvetlerimizin başarısı karşısında etkili olamaz. AK Parti zamanında tüm vatandaşlara tanınan anadilde konuşma, kürtçe kurslar açılması izinleri, temel hak ve özgürlüklerdeki kazanımlar sayesinde devletin bölge halkına yakınlaşması, terörün halkı sömürdüğü “mağdur ediliyoruz” edebiyatını yok etmiştir.
2009’da “Çözüm Süreci” adı verilen bir süreç başlatılır. Bu süreçte taraflar arasında görüşmeler yapılır ve PKK bazı güçlerini Türkiye dışına çeker. Bölge halkı devletle daha da yakınlaşma fırsatı bulur. Ancak hain terör örgütü PKK, süreçten faydalanarak özellikle Güneydoğu Anadolu’da şehirlerde hendekler kazarak şehir çatışmalarına yönelir. Kent merkezlerinde kendi sözde mahkemelerini kurarak yargı dağıtmaya çalışır.
2015 yılında teröristlerin bu eylemlerine son vermek için devletimiz harekata geçer. Hendek operasyonlarında Cizre, Sur, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova gibi yerlerde büyük operasyonlar düzenler ve 249 şehit 465 yaralımıza karşılık 2544 terörist etkisiz hale getirilir. Devletin halkın güvenliğine azami hassasiyet gösterdiği bu olay,halka PKK’nın hain yüzünü, devletin ise şefkat yüzünü gösterir ve PKK’nın yurt içindeki son yapılanması olur. Türkiyenin İHA ve SİHA destekli tecrübeli güvenlik güçleri karşısında teröristler ülkede bir daha varlık gösteremezler.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye ve Irak’ta kendi güvenliği için sınır ötesi operasyonlar (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe Serisi Operasyonları) düzenleyerek PKK’nın bölgedeki etkinliğini engellemiştir. Özellikle Süleyman Soylu’nun içişleri bakanlığı döneminde terör örgütüne içte ve dışta adeta nefes aldırılmamıştır. 90’ların başında operasyon yaparken ABD’den izin, Avrupa’dan silah ve İsrail’den koordinat alan devlet, artık kendi silahı, kendi lojistiğine sahipti ve kimseden izin almadan “bir gece ansızın geliyordu”Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları sayesinde, devletin demir yumruğu her an teröristlerin ensesindeydi.
Türkiye’nin terör ile mücadelesi, hem iç güvenlik açısından hem de sınır ötesinde devam eden çok yönlü bir süreçtir. PKK, yıllar içinde ideolojik ve stratejik değişimler geçirerek yeni taktikler geliştirse de Türkiye’nin askeri, istihbarat ve diplomatik başarısı hain örgütü içte ve dışta çok etkisiz hale getirmiş durumdadır.
TERÖRİSTBAŞININ MESAJI
Terörün bu kadar etkisizleştirildiği bir dönemde, ona inanan bir kısım halkın gözünde de tamamen bitirilebilmesi için, devlet aklı ve kontrolünde, terörist başına tutulduğu cezaevinden örgütün tamamen feshedildiği mesajının okutulması çok önemlidir. Üstelik bu mesaj, ilk başta söylendiği gibi mecliste değil de, cezasının infaz edildiği cezaevinden okutulmuştur. Artık PKK ve uzantıları için yolun sonu görünmüştür. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Terör örgütü uzattığımız eli havada bırakmamalıdır. Aksi takdirde demir yumruğumuzu daima hazır tutuyoruz."
Kandan katık, ağıttan yakıt olmaz. Türk Milleti vatanı için korkusuzca ölür, ama asıl olan vatan için yaşamak ve yaşatmaktır. Çünkü milleti yaşat ki devlet, devleti yaşat ki millet yaşasın. Umuyoruz ki hain örgüt bu çağrıyı kabul ederek silah bırakır ve kendini fesheder. Örgütün gerçekten silah bırakıp, kendisini fesh etmesinden rahatsız olmak ve bunu istememek için, bu millete ve devlete düşman olmak gerek. Çünkü 40 yıldan fazladır 30.000’den fazla cana, binlerce yaralıya ve hesapsız zarara malolan terör belasının, ülkemizde etkilemediği aile yoktur. 1997 ‘de kardeş bildiğimiz Astteğmen Murat AKÇAY’ı ve 2015 sur operasyonlarında köylümüz-akrabamız Üstteğmen Recep ERDOĞAN’ı teröre şehit veren biri olarak acıları bizzat yaşadık. Orada askerlik yapan çok vatandaşımızın ve terhise kadar ailelerinin de psikolojisin de etkilendiği bir gerçektir. Öte yandan jeopolitik öneme sahip, güçlü Türkiye’nin her zaman düşmanının olacağı gerçeğini unutmayacağız. Güçlü Devlet olmak için, önce içte güçlü ve dikkatli olmak gerekmektedir. Unutmayalım ki “Sû (asker) uyur, düşman uyumaz”
Beşbin Yıllık Şanlı Şerefli Mazinle, Kahraman Ordunla Çok Yaşa Türk Milleti…
Not:Yazı tamamen şahsıma aittir.
03.03.2025. Av. Ali Haydar DERELİ
Emeğinize sağlık, harika analiz.