Türkiye'de başörtüsü ve türban sorunu, başta üniversite öğrencilerine yönelik olmak üzere bütün kamu ve bazı özel kurumlarda kadın çalışanlara uygulanan türban yasağı ile bu yasağın sosyal ve siyasal etkileri etrafında yaşanan sorundur.
Bir başka ifadeyle, laik kesiminden, dindar kesimine, Kemalist’in den anti Kemalist’ine kadar, tüm ideoloji ve düşünce gruplarının önemsediği, zaman zaman ülke yöneticilerinin de mesailerini harcamak zorunda olduğu sosyal bir sorun.
Bu sosyal soruna, farklı bakış açısı ve farklı pencerelerden yapılan yorumlar da şöyle; İslam dinine mensup kadınların bir kısmı inançları gereği başlarını örtmeleri gerektiğine inanıyorlar. Bu düşünceyi bir kısım İslam alimleri desteklerken bir kısmı da İslami açıdan bunun bir zorunluluk olmadığını ve kişinin kendi iradesine bırakılması gerektiğini belirtiyorlar. Diğer bir kesimse pek kabul görmemekle birlikte İslam da böyle bir uygulamanın olmadığını bunun sadece Arap kültürüne mahsus bir gelenek olduğunu söylüyorlar.
Neresinden bakılırsa bakılsın, bir zamanlar halk arasında çember, yazma ya da başörtüsü olarak bildiğimiz “bez parçasını”, yıllar sonra, birileri tarafından modeli değiştirilerek, kimi inanç sahiplerine ve halkımıza ”türban” olarak empoze edilmiş ve bazı kesimlere ait bir simge, bir bayrak haline dönüştürülmüştür.
Şimdilerde de bazı sivil toplum kuruluşları ve sendikaların sık sık gündeme getirerek kamuda türban serbestliği için yapmış oldukları eylemler ve düzenledikleri imza kampanyaları için, hükümet yetkilileri işi zamana yayarak, sırası geldiğinde, halledeceklerini söylüyor.
İşte başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan konuyla ilgili son değerlendirme ; ”Şu an Ziraat Bankasında çalışabiliyorlar. Türk Hava Yolları’nda da çalışabiliyorlar. Biz iktidara geleli,28 Şubat’tan kalma birçok yasağı kaldırdık. Bu işte yavaş yavaş düzelecek. Mevzuatla ilgili bir düzenleme yaparak bu mesele aşılabilir. Yasal düzenlemeyi de doğru bulmuyorum. Namaz kılmayı, oruç tutmayı Allah’ın emrettiği ibadetleri kalkıp da kanunla mı teminat altına alacağız? Herkes inancında özgürdür. İster ateist olsun, ister Müslüman olsun fark etmez. Birini korurken diğerine ayrıcalık olmaz."
Tüm bu tespitlerle birlikte, çeşitli sebeplerden dolayı başörtüsünü örten yada örtmeyen , bu işin özelindeki kadınlarımıza da birkaç öneri.
Başörtüsü örtenler;
Eğer inanmadan örtünüyorsanız, başörtüsünü çıkarın.
Siyasi simge olarak örtüyorsanız, çıkarın.
Mahalle baskısı ile örtüyorsanız çıkarın.
Babanızın baskısı ile örtüyorsanız, çıkarın.
Yaşadığınız ortamda prim yaptığı için örtüyorsanız, başörtünüzü çıkarınız.
Eğer sizi güzelleştirdiği için başınızı örtüyorsanız, başörtüsünü lütfen çıkarınız.
Ama eğer Allah için, inandığınız için örtüyorsanız, sizi tebrik ederim.
Eğer böyleyseniz artık özgür olmadığınızı da unutmamalısınız. Çünkü başörtüsü ile sakız çiğneyerek dolaşamazsınız. Artık temsil ettiğiniz bazı değerlerin var olduğunu unutmamalısınız. Dürüstlüğünüz, çalışkanlığınız, hoşgörünüzle örnek olurken; ahlakî anlayışınız, oturup kalkışınızda da daha dikkatli olmalısınız. Çünkü başörtüsü artık sizin için hem bir hak hem bir değer olmuştur.
Karşı çıkanlar;
Başörtüsüne din karşıtlığınız sebebiyle muhalifseniz, vazgeçiniz. Dinin teselli etme ve hayata anlam katma gücünü yok edemezsiniz.
Başörtüsüne korktuğunuz için karşıysanız, korkunuzu iyi tahlil ediniz.
Başörtüsünü ‘gericilik' olarak değerlendiriyorsanız, asıl gericiliğin öğrenme hakkını engelleme olduğunu görünüz.
Sonuçta demokrasiye inanan herkes, yasaksız, özgürlükçü bir toplum ister. Başkalarının haklarına ve özgürlüklerine müdahale edilmediği sürece özgürlüklerin sınırsız olması bir devlet için en ideal olandır.
Selam ve Sevgiler…
Bir başka ifadeyle, laik kesiminden, dindar kesimine, Kemalist’in den anti Kemalist’ine kadar, tüm ideoloji ve düşünce gruplarının önemsediği, zaman zaman ülke yöneticilerinin de mesailerini harcamak zorunda olduğu sosyal bir sorun.
Bu sosyal soruna, farklı bakış açısı ve farklı pencerelerden yapılan yorumlar da şöyle; İslam dinine mensup kadınların bir kısmı inançları gereği başlarını örtmeleri gerektiğine inanıyorlar. Bu düşünceyi bir kısım İslam alimleri desteklerken bir kısmı da İslami açıdan bunun bir zorunluluk olmadığını ve kişinin kendi iradesine bırakılması gerektiğini belirtiyorlar. Diğer bir kesimse pek kabul görmemekle birlikte İslam da böyle bir uygulamanın olmadığını bunun sadece Arap kültürüne mahsus bir gelenek olduğunu söylüyorlar.
Neresinden bakılırsa bakılsın, bir zamanlar halk arasında çember, yazma ya da başörtüsü olarak bildiğimiz “bez parçasını”, yıllar sonra, birileri tarafından modeli değiştirilerek, kimi inanç sahiplerine ve halkımıza ”türban” olarak empoze edilmiş ve bazı kesimlere ait bir simge, bir bayrak haline dönüştürülmüştür.
Şimdilerde de bazı sivil toplum kuruluşları ve sendikaların sık sık gündeme getirerek kamuda türban serbestliği için yapmış oldukları eylemler ve düzenledikleri imza kampanyaları için, hükümet yetkilileri işi zamana yayarak, sırası geldiğinde, halledeceklerini söylüyor.
İşte başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan konuyla ilgili son değerlendirme ; ”Şu an Ziraat Bankasında çalışabiliyorlar. Türk Hava Yolları’nda da çalışabiliyorlar. Biz iktidara geleli,28 Şubat’tan kalma birçok yasağı kaldırdık. Bu işte yavaş yavaş düzelecek. Mevzuatla ilgili bir düzenleme yaparak bu mesele aşılabilir. Yasal düzenlemeyi de doğru bulmuyorum. Namaz kılmayı, oruç tutmayı Allah’ın emrettiği ibadetleri kalkıp da kanunla mı teminat altına alacağız? Herkes inancında özgürdür. İster ateist olsun, ister Müslüman olsun fark etmez. Birini korurken diğerine ayrıcalık olmaz."
Tüm bu tespitlerle birlikte, çeşitli sebeplerden dolayı başörtüsünü örten yada örtmeyen , bu işin özelindeki kadınlarımıza da birkaç öneri.
Başörtüsü örtenler;
Eğer inanmadan örtünüyorsanız, başörtüsünü çıkarın.
Siyasi simge olarak örtüyorsanız, çıkarın.
Mahalle baskısı ile örtüyorsanız çıkarın.
Babanızın baskısı ile örtüyorsanız, çıkarın.
Yaşadığınız ortamda prim yaptığı için örtüyorsanız, başörtünüzü çıkarınız.
Eğer sizi güzelleştirdiği için başınızı örtüyorsanız, başörtüsünü lütfen çıkarınız.
Ama eğer Allah için, inandığınız için örtüyorsanız, sizi tebrik ederim.
Eğer böyleyseniz artık özgür olmadığınızı da unutmamalısınız. Çünkü başörtüsü ile sakız çiğneyerek dolaşamazsınız. Artık temsil ettiğiniz bazı değerlerin var olduğunu unutmamalısınız. Dürüstlüğünüz, çalışkanlığınız, hoşgörünüzle örnek olurken; ahlakî anlayışınız, oturup kalkışınızda da daha dikkatli olmalısınız. Çünkü başörtüsü artık sizin için hem bir hak hem bir değer olmuştur.
Karşı çıkanlar;
Başörtüsüne din karşıtlığınız sebebiyle muhalifseniz, vazgeçiniz. Dinin teselli etme ve hayata anlam katma gücünü yok edemezsiniz.
Başörtüsüne korktuğunuz için karşıysanız, korkunuzu iyi tahlil ediniz.
Başörtüsünü ‘gericilik' olarak değerlendiriyorsanız, asıl gericiliğin öğrenme hakkını engelleme olduğunu görünüz.
Sonuçta demokrasiye inanan herkes, yasaksız, özgürlükçü bir toplum ister. Başkalarının haklarına ve özgürlüklerine müdahale edilmediği sürece özgürlüklerin sınırsız olması bir devlet için en ideal olandır.
Selam ve Sevgiler…