Eğitim bireylerin doğuştan getirdiği ve sonradan edindiği davranışların tümüdür diye tanımlayabiliriz. Sonradan edinilen davranış biçimleri ailede başlar sokakta devam eder ve okullarda şekillenir. Okullardaki şekillendirme de görev alan öğretmenlerin okul sürecini anlamlı kılan öğretmenlerin yetiştirilmesi ise, 1848 de başlayan darul-mualim-den- öğretmen okullarına ulaşan süreçtir. Bu süreç içerisinde 17 Nisan 1940 tarihinde kurulup 1948 yılında fişi çekilen ve 1952 yılında infazla yaşamına son verilen köy enstitüleridir ki, öğrenci davranışlarına yön vermede dünyaca kabul edilen bu sistem adından söz ettirmeyi başarmıştır.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı merhum Hasan Yücel'in tarihte yerini alan, “kimseden almadık, bizim eserimizdir. İsteyen bizden alsın” dediği köy enstitüleri modelini ne acıdır ki uzun süre devam ettiremedik. Devam ettirilse ne olurdu?
En azından bu gün tartışılan konular olmazdı. 28 Şubat süreci yaşanmazdı, derin devlet, batı çalışma grubu, paralel yapı gibi halkın hasletlerine ters düşen anlamsız gayri demokratik yapılanmalar ve bürokrat oligarşisi olmazdı.
Kalkınmayı köyden başlatıp çağdaşlaşmayı amaç edinen köy enstitülerinde edinilen bilginin işe dönüştürülmesi modeli uygulamalarla gösteriliyordu. Mezun olan genç öğretmenler köylere gönüllü olarak gidiyorlardı. Halkın çocuklarını kucaklayarak sorun çıkarmadan onları eğitiyor bununla da kalmayarak örnek uygulamalarla çiftçilere önderlik ediyorlardı. Öyle ki sağlık, tarım ve el sanatları alanında ortak çalışmalarla yeni modeller geliştirilmesine yardımcı oluyor kısaca bölgesinde bir ampul olma görevini başarı ile yerine getiriyorlardı. Bu çağdaş yapılanmaya giden yol ileride başlarına bir bela getirir diye birilerini rahatsız etmişti... Anadolu da ki feodal yapı, (toprağı elinde tutan ağalar) harekete geçer, kimi siyaset madrabazları ile iş birliği yaparlar. Önce bu güzide kuruluşlara çamur atılır. Komünist yuvası denir. Dinsizlik yapılıyor denilir. Bilahare köy enstitülerine öğretmen yetiştiren Hasan Oğlan Yüksek Enstitüsü kapatılır(1948), ardında da diğerleri kapatılır(1952).Toplam 21 adet olan 6 yıllık bu okullar da “İlk Öğretmen Okulları” adı altında öğretmen yetiştiren diğer eğitim kurumları kervanına dahil edilir.
Bu satırların yazarı ise 1950 yılında girdiği Erzurum-Pulur köy Enstitüsünden 1956 yılında İlköğretmen okulu mezunu olarak 146 mevcutlu Torul-Çayırçukur köyü stajyer başöğretmenliğine tayin olur.
30 Haziran 1956 tarihinde tahta bavulları elinde 80 arkadaşı ile yolcu edildiğimiz sevgili okulumuz Pulur İlköğretmen okulundan ayrılışımızın 58. yılında gönlümde ki o heyecanla dopdolu olduğumu söylersem sakın şaşmayınız. Sadece ben mi? İlk mezunlardan(1945) ağabeyimiz Sayın Hasan Odabaş'la(85) geçtiğimiz cumartesi günü fatih parkında ki söyleşimizde gözlerinde ki buğulanma bu heyecanı fazlası ile anlatıyordu.
Köy enstitülerinin son mezunlarından(1952) hayata veda eden hemşerilerimizden; Yunus Özdamar (M.Aksu), Zekeriya Saraç (Çamlıköy), Şahin Ulutaş (Dörtkonak), Ali Öktem(Torul – Manastır), Kazım Tanrıkulu(Yeniköy), Şaban Şişman(Akçakale), İzzet Demir'e (Aktutan) Allahtan Rahmet, hayatta olan ve bize ağabeylik yapan, Ahmet Şefik Salantur (Aktutan), Servet Aktaş'a (Aktutan) mutluluk diliyorum. Bil vesile de dönem arkadaşlarımı da anmak istiyorum. Bunlardan hayata veda eden, Raci Uzun (Aktutan), Hasan Bayır (Kabaköy), Yücel Şişman (Akçekale), Mahmut Ergin (Torul-Herek), Necmettin Araz (Torul), Kamil Palancı (Torul-Zaga), Cevat Göğeren (Çamlıköy. Hayatta olan; Yılmaz Topaloğlu ( Zimon), Dursun Bayır (Kabaköy), Dursun Tanış (Sobran), Süleyman Kadakal (Sobran), Fikri Dağdeviren (Tekke), Sedat Okur (Bahçecik), Mehmet Demirci (Torul), Faik Köse (Torul), Akif Düzgün (Uluköy), Aydın Giriftin (Şiran), Hayri Aydın (Şiran), Mevlüt Tok (Kelkit), Asım Yılmaz (Şiran-Yukarıtersun) hepsini şükranla yad ediyorum.
Bu kurumların varlığı ile her zaman öğünebiliriz. Çünkü 1952 yılında ülkemize davet edilen bir grup ABD eğitimcisi düzenledikleri raporda “ Bu model keşke ABD'de uygulansa” demişlerdi. Heyet 1952 Ekim'in de okulumuza yani Erzurum Pulur Köy Enstitüsüne geldiğinde bizler dershane olacak binamızın çatı kiremitlerini aktarıyorduk.
Bakan Hasan Ali Yücel haklı “kimseden almadık. Bizim modelimizdir. İsteyen bizden alsın” demişti, bu kilometre taşları için.
Yazık oldu kapatılması! Geliştirilerek devam ettirilebiliirdi. Bir başka yazıkta, öğretmen okullarının kuruluş yıldönümlerinde bu kilometre taşlarından söz edilmemiş olması. Ne var ki kıymet bilmeyenler de yok değil. Bakınız Orhan Veli bir yol şiirinde ne güzel söylemiş:
(x)Arifiye!
Şoför durdu. Enstitü Mektebi, dedi.
Süleyman Edip bey müdürün adı.
Bir yol da burada duralım;
Ellerinde nasır, yüzlerinde nur,
Yarına ümitle yürüyenlere
Bir selâm uçuralım.
(X) Arifiye, (Adapazarı – Arifiye Köy Enstitüsü)
TÜRK EĞİTİM TARİHİNİN KİLOMETRE TAŞLARI 17 NİSAN ve KÖY ENSTİTÜLERİ