Hayatta en kıymetli erdemin temiz bir isim bırakmak olduğuna inandım hep. Hangi makam mevkide olursa olmalı, nasıl yaşarsa yaşamalı ama tertemiz bir isim bırakmalı insan geriye. Kimsenin ardında ne uzun boyu, ne kara gözlü, ne de parasının hesabı kalmıyor. Ama imam giderken soruyor ‘Razı mıydınız?’
Borcu var mıydı demiyor. Namaz bahsinden ne haber demiyor. İşini, yaşantısını sormuyor, inancını kurcalamıyor. Kıymetli olan onlar değil demek ki. Kıymetli olan gönülleri hoş ederek, incitmeden, kırmadan, dökmeden, Bâki misali bu gök kubbede bir hoş sâda bırakarak gidebilmek.
Demiyorum ki yumuşak başlı olun. Demiyorum ki hata yapmayın, kırılmayın, kızmayın. Ama bencil olmayın. Nerde bir haksızlık görürseniz en çok sesinizi siz çıkarın, hakkınızı arayın, düşene bir tekme de siz vurmayın, bakıp geçmeyin, yardım edin, elden gelen yoksa üzülün (ki bu bir insanlık belirtisidir). Yaşamınız, yaşam şartlarınız ne olursa olsun yeter ki şu sol memenin altını karartmayın. Ve dünyanın kimsenin olmadığını ve kimseye de kalmayacağını hatırınızdan çıkarmayın. Çünkü biz sonsuz planlar yapar, hayaller kurarken bitiveriyor hayat. Necmettin öğretmenin yola çıkarken ailesine sürpriz yapma hayalleri vardı misal. Sevdiği vardı. Belki ne renk damatlık giyeceğinin hayalini kuruyordu, belki ilk tatil gününü nasıl geçireceğini planlıyordu.
İnancım odur ki hayallerinde göremeyeceği kadar güzel bir yerde bitti yolculuğu. Yolunun da, ömrünün de kalanını o güzelliklerin içinde geçirecek artık. Ondan geriye ne kaldı derseniz; yolunu gözlemekten artık ümidi kesen öğrencileri, yaşı dinmeyecek gözler bıraktığı ailesi, sevdiği, bir de onu tanımadan seven, acısını yüreğinde hisseden binlerce insan.
Kimden duysam dinlesem hep iyi çocuktu dediler, yazık oldu dediler, çok üzüldüler. Kimi tanıdıysam hepsi haklarını helal ettiler. Geriye çok şey bıraktın Necmettin hocam. Bütün iyi adamlar gibi hoş sâdanı bıraktın da gittin.
Öyleyse kalanın da gidenin de gönlü hoş olsun
Uğurlar olsun…