"Üniversite arkadaşlığı yağmurda aynı şemsiyenin altına sığınanların ilişkisine benzer. Yağmur dinince herkes yoluna devam eder." Sözüne bir miktar katılanlardanım.
Samimi olduğunuz arkadaşlarınızla üniversite dönemi bitince ister istemez araya mesafe giriyor, herkes bir yere dağılıyor, iş hayatına atılıyor ve kendi yaşamına bakıyor.
Herkesin seçimleri farklı ve hayatı buna göre bir yöne gidiyor.
Birkaç gün önceydi…
Bursa’da bir aile dostumuzun düğünündeydik.
O esnada cep telefonum çaldı.
Arayan uzun süredir görmediğim üniversiteden bir arkadaşımdı.
Telefonda hoş beşten sonra kendine has naif ses tonuyla:“Ailece hafta sonu Eskişehir’i gezmeye geliyoruz. Müsait olursanız görüşelim…” diyerek bitti görüşmemiz.
Bir anda zaman tünelinde tam 30 yıl öncesine gitmişim.
İlk tanıştığım yıllar.
Sene 1990. Böyle bir sonbahar mevsimiydi.
Yurdun dört bir köşesinden gelen arkadaşlarla başladı okul yolculuğumuz.
Kimisi Batman’dan, kimisi Samsun’dan, Kars’tan, İzmir’den…
İçlerinden birisi vardı ki İç Anadolu’nun kara yağız delikanlısı Karaman’dan gelen Kuddusi Koyuncu’ydu…
Kısa zamanda birbirimize ısınmış ve yakın arkadaş olmuştuk.
Bir süre sonra muhasebe bölümünden tanıştığı Filiz’le (hayat) arkadaş olmaya başlayınca hiç unutmam bizden biraz uzaklaşmıştı.
Meğer niyeti ciddiydi öyle de oldu.
İkinci sınıfa geçince Filiz’le olan arkadaşlığını evlilikle taçlandırmış ve yoluna bu şekilde devam etmişti.
Aradan yıllar geçmişti görüşmeyeli.
Ara sıra sosyal medyada paylaşımlarını görüyordum.
Ailesiyle birlikte Eskişehir’de onları misafir etmek ayrı bir duygu oldu benim için.
İlk gördüğümde resimlerdeki kara yağız delikanlı Kuddusi’den eser kalmamış, alnına ve yüzüne derin çizgiler kazılmış, saçları ağarmıştı.
Ancak yüzündeki aydınlık, bakışlarındaki sıcaklık değişmemişti.
Yılların özlemiyle sarıldık birbirimize…
İşte üniversite okumanın güzel yanlarından birisi.
Üniversitede okurken kurdukları mutlu yuvalarından üç evlat dünyaya getirmişler.
Zaman su maili akıp geçiyor.
Gün boyunca hem Eskişehir’i gezdik hem de zihnimizde saklı duran anılarımızı tazeledik.
Ne güzel günlerdi…
Demem o ki, üniversite arkadaşlığı bambaşka bir duygu.
Neden mi bunları yazdım…
Bugünlerde üniversite sınav sonuçları açıklandı.
Yüz binlerce genç artık üniversiteli oluyor.
Yeni şehirler ve yeni hayatlar bu gençlerimizi bekliyor.
Anne babasının yanında üniversite okumanın sağladığı çok fayda var ama bunun tersini yapan gençlerin yaşama bakış açıları daha farklı oluyor.
Üniversite eğitimini ailesinden uzak başka şehirlerde okuyan gençler için biraz zorluk elbette var.
Ama bu ayrılık gençlerin hayatına bir sürü şey katıyor.
Başka şehirde okumak, kimisi için özgürlüğe açılan kapı olsa da kimisi içinse kişisel gelişimini sağlayarak ayaklarının üzerinde durma, kendi kendine yetebilme alışkanlığını kazandırır.
Çevremizde pek çok örnekleri mevcut.
Üniversiteli Gençler…
Aileden ayrı bir şehre gitmişseniz, pek çoğunuz aynı durumda olduğunuz için, birbirinizin ailesi olursunuz.
Aranızda bir bağ oluşur.
Kiminiz köyünden çıkıp gelmiştir, kiminiz büyük şehirden, kiminiz de küçük kentten…
Bu dönemde beraber öğrenilecek ne çok şey vardır. İyi-kötü, güzel-çirkin deneyimler, çıkarılan dersler...
Beraber büyümek bir nevi…
Eğitim bitip memleketlere dönülünce zamana yenik düşer aradaki iletişim.
Şimdi arasa hiç ayrılmamış gibi konuşuruz dersin ya, aradan bizim gibi 30 yıl geçmiştir oysa;
Gençler; Gönül dilinizi çözmüş, samimi arkadaşınızı, yoldaşınızı, sırdaşınızı, bulmanız duasıyla başarıyla dolu bir üniversite hayatınız olsun inşallah.
Kardeşim eline sağlık.