Ne zaman bir maden faciası haberi duysam aklıma Soma faciası ile aynı yılda, 2014 tarihinde Karaman’ın Ermenek ilçesinde meydana gelen kazanın ardından babasının madenden çıkarılmasını beklediği sırada “Babama Galatasaray’ın maçı var dersek madenden çıkar” diyen Ömer Asaf gelir.
Maden kazası küçük yaşta Ömer Asafı babasından ayırmış yetim bırakmıştır.
Acının tarifi yok!
Maden işçileri….ölümle hayat arasında gidip gelen bir yaşam öyküsü.
Dün Soma Ermenek bugün Bartın Amasra…
İçimizi dağlayan yüreğimizi kanatan Amasra maden faciasında geriye kalan gözü yaşlı anneler,babalar,eşler,evlatlar…
“Güneşi görmek için karanlığı kazıyoruz” diye sosyal medya hesabından paylaşım yapan ve şehit düşen Derecik Köyünden Yasin Çelik’in bu satırlarını okuyunca göz pınarlarım nemlendi.
Ya arkadaşları için canını feda eden Yener Saygın.
6 arkadaşını madenden çıkarıp tekrar ocağa girip “aşağıda arkadaşlarım var onlarıda çıkarmam lazım” deyip bir daha o karanlık ocaktan çıkamaması sözün bittiği yer!
Hepsi emekçi ve güneşe hasret ekmek parası deyip yerin yüzlerce metre altında alın teriyle çalışan maden işçisi.
Bu satırların yazarının da İşçi bir babanın evladı olduğundan mıdır bilinmez ama içinde işçi sözcüğünün geçtiği zamanlarda gönül dünyam alabora olur hep!
Elde değil!
Neyse…
Soma’dan sonra şimdide Amasra maden faciası yüreğimizi dağladı.
41 vatan evladı kömür tozlarının arasında can verdi şehir düştü.
Maişet uğruna toprağın yüzlerce metre altında bir avuç kömür için can veren yiğitler mekanınız cennet olsun!
Dün internette okudum. Hatta birçok haber kanallarında geçti.
Facianın yaşandığı maden ocağında tam 3 yıl önce Sayıştay denetleme yapmış.
Ki Sayıştay bu anlamda dış denetim olarak kurumları önyargısız, tarafsız ve bağımsız olarak uzmanları tarafından denetliyor!
Denetçilerin yapmış olduğu araştırma ve inceleme bulgularına göre bu maden ocağı hakkında kapsamlı rapor yazıp yetkili mercilere sunmuşlar.
Yıllarını kamuda geçirmiş bir kardeşiniz olarak belirtmeliyim ki Resmi Kurumlar Sayıştay Raporlarında yazılı hususların gereğini titizlikle yerine getirmek zorunda.
Peki bu ocağı yönetenler ne kadar bu raporun gereklerini yerine getirmiş, ihmal varmı yok mu? Savcıların,müfettişlerin soruşturmalarından sonra ortaya çıkacak.
Dolayısıyla devletin en tepe noktasındaki denetim kurumu olan Sayıştay 2019 tarihli raporunda : “Amasra'daki madenin üretim derinliğinin -300 metreye ulaştığını, çalışılan damarlarda gaz içeriklerinin yüksek olduğunu, ani gaz degajı ve "grizu patlama riski arttığını…" belirtmiş.
Aradan tam 3 yıl geçmiş.
Geçmiş geçmesine de eğer raporda yazılı hususlar giderilmemişse durum vahim!
Dilim varmıyor ama felaket göz göre göre geldi o zaman!
Haaa şunuda belirtelim.
Bu felaketi kaza ve kader ile izah etmeye çalışmak bu aşamada bilimi inkar etmektir.
Masum ve gariban işçilerin alın terlerini,güvenliklerini dikkate almayan bir çarkın parçası olmaya davet edilen dini anlayıştan biz uzağız. Kader deyip milletin gazını almaya yönelik açıklamalarla ve o tarz dini yorumlarla bu mesele geçiştirilemez!
Yerin kilometrelerce altında ekmek parası için türlü eza, cefa ve meşakkatle çalışan kardeşlerimizin fedakarlığı her türlü takdirin üstünde olmakla birlikte, ölüm riskiyle güvensiz ortamda çalışmaya mahkum edilişleri, bugünün dünyasında büyük bir trajedidir.
Bir tarafta konforun alabildiğine sonsuz bir şekilde icra edildiği bir yaşam tarzı, diğer tarafta adeta çağdaş köle statüsünde yerin metrelerce altında kömür isi ve gaz kokusuyla ölüme mahkum edilmiş, kazma ve kürek mahkumları…
Böyle bir dünyada haktan, adaletten, emekten, emek hakkından ve merhametten bahsetmek çok zordur.
O sebeple bu kazalar, çoğunlukla maden sahiplerinin, madencilerin güvenliğini sağlayacak ekipmanları temin etmemesinden gerekli önleyici tedbirleri almamasından kaynaklanıyor.
Gözümüzü çevirip dünyaya bakalım.
Madencilik sektöründe bilim ve teknolojiyi sonuna kadar kullanan ülkelerde maden faciaları son yıllarda yok denecek seviyededir.
İnsan sağlığını ve güvenliğini ön plana çıkaran bu gelişmiş ülkelerde kaza meydana gelmiyor!
Maden kazalarının en çok görüldüğü ülkeler İşçi sağlığı ve güvenliğine yeterli yatırım yapmayıp kazaları kaderle izah etmeye kalkışıyorlar.
Deprem örneği bu söylediğimizin somut ispatıdır.
Japonya’da 7 şiddetindeki depremde kimsenin burnu kanamıyor!
Ya diğer ülkelerde aynı şiddette deprem meydana geldiğinde felaket binlerce insan ölüyor!
İşte maden ocaklarının da durumunu da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
Bilmem anlatabildin mi?
İçimizi dağlayan,yüreğimizi kanatan faciaların bundan sonra yaşanmaması en büyük temennimiz.