“Işığa sırtını dönen, gölgesini görür”
İsmail Hayal
Gümüşhane Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Yrd Doç Dr Taşkın Kılıç’ın tarafıma “İsmail Hocama; öğretmenler akla bilgi, gönle sevgi ekenlerdir” veciz sözüyle imzaladığı “Yaşamını Bilgelikle Taçlandır” adlı eserini inanın bir solukta okumadım adeta içtim, yuttum diyebilirim. Bu nadide eseri herkesin okuması, okuduğuyla yaşamını yeniden kurgulaması gerekir diye düşünüyorum.
Ve kitaba ilk girdiğinizde sizi “gönül ile aklı sentezleyip bilgelik okyanusuna yelken açmak isteyen birey ve toplumlar için uyanış kitabıdır” uyarıcı yazısı karşılıyor.
Kitabın her sahifesinde tüylerimizi diken diken edecek gerçek yaşantı örnekleri çıkıyor karşımıza. İşte bunlardan bir tanesi;
Uşaklı elleri öpülesi şehit annesi 15 yıl önce şehit olan yavrusu adına kendisine verilen tazminat ve şehit maaşının tek kuruşuna el sürmeyip basın ve magazinden uzak insanlar bilinçlensin, eğitimsiz kimse kalmasın ve terör ile şiddet olmasın diye bir okul yağımı için bağışlarken öte yandan eski manken yeni şarkıcı müsveddesi bir magazin programında 900 bin liralık yeni oyuncağını (araba) ballandıra ballandıra anlatması, borç batağında yüzen bir belediyeyi kazanan yeni reisin son model makam aracını gurur yapması ile yerine 650 bin liralık makam aracı alması karşısında Eşe Eğerci annemiz milletin gönlünde terfi ederken, diğerleri gösteriş dünyasında geçici makamlarında kayboluyorlardı.
Kitabın efsunkâr dehlizinde ilerlemeye devam ediyorum. Maaşını beğenmeyen, şehrin giriş ve çıkışını parselleyen, asıl mesleği yerine başka işlerle servetini katlamaya devam edenlerin olduğu bir ülkede Erzurumlu bilge imam Cihan Aydın hayata parmak uçlarıyla dokunarak görev yaptığı mahallede barış ve huzurun bir timsali olarak çorapları yırtık, kara lastiğinde umudun izlerini taşıyan, esmer bakışlı çocukların yaşadığı Erzurum’un varoşlarından Halitpaşa’da bağımlılık, eğitimsizlik ve suç oranının ayyuka çıktığı mahalde huzurun ismini yazmakla meşguldü. Evleri ziyaret etti, çocuklara sırlı nefesini üfledi, tiner ve bali koklayan çocukları ziyaret etti, onlara değer verdi. Onları etüt merkezlerine yönlendirdi, onların gönüllerine dokundu. Sonuç onlarca çocuk iyi okulları kazandı, okudu ve okumaya da devam ediyorlar.
Kitabın özüne doğru her adımınızda ince mesajları almaya devam ediyorsunuz. Görevi bilgi, eğitim olan bir üniversitede devletten maaş alan profesör yaşadığı gayrı resmi münasebet sonucu bölüm arkadaşı Doçenti acımazsızca katlederken bilim rafa kalkıyor, bilimkurgu filmi başlıyordu. Üniversite zor durumda, dekan istifa etti, doçent öldü, yakınları üzüldü, öğrenciler sarsıldı, profesör hapse girdi ama işin müsebbibi sekreter Asuman serbest.
Bilge Çoban Ahmet Aslan eşeğinin heybesinde Montaigne, Pablo Neruda, Sunay Akın kitapları taşırken ve kendisi üç kitap kaleme alırken bizler bu tablonun neresindeyiz?
Bunun yanında bu şehre kazandırdığım ve bu şehrin kültürü hayatına katkı veren onca eserimize rağmen hiçbir desteklerini görmediğimiz kişilerin yapılan bir adres fihristine gösterdiği ilgi ve şaşaa aslında her şeyin bir özeti değil midir? Biz kitap yaparken “sizin başka işiniz yok mu” diyen büyüklerimizin bu çifte standardını bu şehir asla unutmayacaktır. Ama ben her şeye rağmen çıkarsız, riyasız bu şehrin kültür hayatına katma değer vermeye devam edeceğim.
Teşekkürler Taşkın Hocam. Bize aynaya yeniden bakma ve titreyerek kendimize dönme fırsatı çıkaran bu eseri yazdığın için, önümüzü aydınlattığın için. Sağ ol, Var ol.
İsmail Hayal
Gümüşhane Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Yrd Doç Dr Taşkın Kılıç’ın tarafıma “İsmail Hocama; öğretmenler akla bilgi, gönle sevgi ekenlerdir” veciz sözüyle imzaladığı “Yaşamını Bilgelikle Taçlandır” adlı eserini inanın bir solukta okumadım adeta içtim, yuttum diyebilirim. Bu nadide eseri herkesin okuması, okuduğuyla yaşamını yeniden kurgulaması gerekir diye düşünüyorum.
Ve kitaba ilk girdiğinizde sizi “gönül ile aklı sentezleyip bilgelik okyanusuna yelken açmak isteyen birey ve toplumlar için uyanış kitabıdır” uyarıcı yazısı karşılıyor.
Kitabın her sahifesinde tüylerimizi diken diken edecek gerçek yaşantı örnekleri çıkıyor karşımıza. İşte bunlardan bir tanesi;
Uşaklı elleri öpülesi şehit annesi 15 yıl önce şehit olan yavrusu adına kendisine verilen tazminat ve şehit maaşının tek kuruşuna el sürmeyip basın ve magazinden uzak insanlar bilinçlensin, eğitimsiz kimse kalmasın ve terör ile şiddet olmasın diye bir okul yağımı için bağışlarken öte yandan eski manken yeni şarkıcı müsveddesi bir magazin programında 900 bin liralık yeni oyuncağını (araba) ballandıra ballandıra anlatması, borç batağında yüzen bir belediyeyi kazanan yeni reisin son model makam aracını gurur yapması ile yerine 650 bin liralık makam aracı alması karşısında Eşe Eğerci annemiz milletin gönlünde terfi ederken, diğerleri gösteriş dünyasında geçici makamlarında kayboluyorlardı.
Kitabın efsunkâr dehlizinde ilerlemeye devam ediyorum. Maaşını beğenmeyen, şehrin giriş ve çıkışını parselleyen, asıl mesleği yerine başka işlerle servetini katlamaya devam edenlerin olduğu bir ülkede Erzurumlu bilge imam Cihan Aydın hayata parmak uçlarıyla dokunarak görev yaptığı mahallede barış ve huzurun bir timsali olarak çorapları yırtık, kara lastiğinde umudun izlerini taşıyan, esmer bakışlı çocukların yaşadığı Erzurum’un varoşlarından Halitpaşa’da bağımlılık, eğitimsizlik ve suç oranının ayyuka çıktığı mahalde huzurun ismini yazmakla meşguldü. Evleri ziyaret etti, çocuklara sırlı nefesini üfledi, tiner ve bali koklayan çocukları ziyaret etti, onlara değer verdi. Onları etüt merkezlerine yönlendirdi, onların gönüllerine dokundu. Sonuç onlarca çocuk iyi okulları kazandı, okudu ve okumaya da devam ediyorlar.
Kitabın özüne doğru her adımınızda ince mesajları almaya devam ediyorsunuz. Görevi bilgi, eğitim olan bir üniversitede devletten maaş alan profesör yaşadığı gayrı resmi münasebet sonucu bölüm arkadaşı Doçenti acımazsızca katlederken bilim rafa kalkıyor, bilimkurgu filmi başlıyordu. Üniversite zor durumda, dekan istifa etti, doçent öldü, yakınları üzüldü, öğrenciler sarsıldı, profesör hapse girdi ama işin müsebbibi sekreter Asuman serbest.
Bilge Çoban Ahmet Aslan eşeğinin heybesinde Montaigne, Pablo Neruda, Sunay Akın kitapları taşırken ve kendisi üç kitap kaleme alırken bizler bu tablonun neresindeyiz?
Bunun yanında bu şehre kazandırdığım ve bu şehrin kültürü hayatına katkı veren onca eserimize rağmen hiçbir desteklerini görmediğimiz kişilerin yapılan bir adres fihristine gösterdiği ilgi ve şaşaa aslında her şeyin bir özeti değil midir? Biz kitap yaparken “sizin başka işiniz yok mu” diyen büyüklerimizin bu çifte standardını bu şehir asla unutmayacaktır. Ama ben her şeye rağmen çıkarsız, riyasız bu şehrin kültür hayatına katma değer vermeye devam edeceğim.
Teşekkürler Taşkın Hocam. Bize aynaya yeniden bakma ve titreyerek kendimize dönme fırsatı çıkaran bu eseri yazdığın için, önümüzü aydınlattığın için. Sağ ol, Var ol.