YOKLUK ASLINDA EN BÜYÜK İMKÂN

“İyi bir başlangıç, yarı yarıya başarmak demektir”
Andre GİDE

Coğrafya kader elbette. Ama kaderin içinde Rabb'im bizlere az da olsa cüzi irade denilen hakkı vermiş. Bu ne demek?

Bu şu demek ki hangi anne ve babadan meydana gelmek, rengi,  ırkı, cinsiyeti ve milliyeti almak Rabb'imden gelen şey. Yani biz buna kader diyoruz. Ama sonrasında seçtiğimiz yol, iş, eş ve buna benzer ne varsa tamamı yine kader olsa da bizim de burada cüzi irade dediğimiz o küçücük hak devreye giriyor.

Gümüşhane. Baktığınız zaman iklimin, yer altı, üstü kaynakların, ticari ve sanayi faaliyetlerin, eğitim, sağlık, spor, kültür ve sosyal birçok hakkın kıt olduğu bir coğrafya. Arazi az, nüfus çok, imkânlar kısıtlı. Ne yaptı o zaman atalarımız. Ellerini başlarının arasına alıp bu bizim kaderimiz mi dediler. Rabb'im bizi nasıl yarattıysa rızkımızı da verir diyerek yan gelip yattılar mı?

Yok, tabi ki. Cüzi iradelerine müracaat edip hicret ettiler. Rızıklarının peşinden yurt dışına ve yurt içine doğru yola revan oldular. Gidenler aldı yürüdü, çocukları imkânlara kavuştu ve okudu. Kalanlar ise kaderlerine razı bir şekilde yaşadılar ve yaşamaya da devam ediyorlar.  

Daracık tarlanın onca nüfusu bakmayacağına kanaat getiren çocuklar imkânsızlığı en büyük imkâna çevirdiler. Bugün bu yazıyı okuyan her kimse ailesinde, çevresinde yokluğun kamçıladığı onca başarıya kavuşan hikâyeleri vardır mutlaka. Birisi bu satırları yazan ben İsmail HAYAL. Bunu defaten yazılarımda ifade ettim.

Toprağı verimli olmayan Kelkit Ünlüpınar  (Pekün) yokluğun varlığa galebe geleceğini gösteren en büyük ve en ibretli örnek olarak bize yeter sanırım. O yokluk olmasaydı, arazi tarıma ve hayvancılığa elverişli olsaydı belki de İngiltere’ye göçmeyecek ve bugün geldikleri varsıl duruma erişemeyeceklerdi.  

O halde aşağıda örnekleri okuduktan sonra hiç kimse kusura bakmasın ama asla bahane aramasın. Zira olumsuz sandığımız, şer bildiğimiz çoğu şey aslında bizler için çok büyük bir fırsat imiş.  

Buyurun hep birlikte okuyalım ve ibret alalım.

Kadın frengi hastası, 8 çocuğu var. Çocukların üçü sağır, ikisi kör, biri zeka engelli. Kadın hamile ve doğan çocuk; BEETHOVEN

Sarhoş baba, hasta anne, yatılı okullarda geçen yalnız bir çocukluk, bitmeyen depresyon ve sara hastalığıyla mücadele eden bir dahi; DOSTOYEVSKİ

6 çocuktan ilki, iki erkek kardeşi bebekken ölüyor, üç kızkardeşi Nazi zulmünde ölüyor. Baba baskıcı, geçimsiz. O ise hep yalnız, adı; KAFKA

11 yaşında babasını kaybediyor, dedesi sert kişilik. Evden gönderiyor. Yoksul aile, 11 yaşında tersanelerde çıraklığa başlıyor; GORKİ

Babasından sürekli kemerle dayak yiyen bir çocuk... çoğu geceler sokakta yatıyor. Cildi hasta, karaciğerinden muzdarip; BUKOWSKİ

13 yaşında annesi ölüyor, okula gidemiyor, hayatı boyunca ruhsal hastalığının tekrarlayan ataklarından muzdarip. Bir kitap kurdu; VİRGİNİA WOOLF

Babası borçları yüzünden hapishaneye düşünce çalışarak borçları ödemek, ailesine bakmak zorunda kalan, okula gidemeyen küçük bir çocuk kendini yetiştiriyor; CHARLES DİCKENS

YORUM EKLE