YUSUF SADIK HOCA, KEDİ İLE NE KONUŞTU

Eski Milli Eğitim Müdürlerimizden Demokrat Gümüşhane Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Sadık Bey’le zaman zaman bazı gezi programlarında beraber oluyoruz.

Yusuf Sadık Bey; yılların verdiği tecrübeyle çevresine her zaman yararlı oluyor. Günün olaylarını yıllar öncenin birikimleriyle tahlil ediyor. İşin içine sanatçı kişiliği de katılınca sohbetine doyum olmuyor.

 

Bir İstanbul gezimizde, gezi gurubumuzla Eyüp Sultan Hazretleri’ni ziyaret ettik. Ziyaret sonrasında Yusuf Bey’i cami duvarındaki pencerede oturan bir kedi ile konuşurken bulduk. Bu güzel görüntüyü hemen fotoğrafladık. Ve ondan sonra da Yusuf Bey’e sorduk; Kedi ile neler konuştunuz?

Yusuf Bey; uzun süre düşündükten sonra; “Kediye bir hikâye anlattım. O da beni sonuna kadar dinledi ve anlattıklarıma hak verdi.” dedi.

Ne anlattınız diye sorduğumuzda şunları söyledi.

Kediye dedim ki;
“Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdil-i kıyafetle Kuşlar Çarşısı'nı gezer. Burada herkes maharetli kuşlarını satmaktadır. Bir ara Yavuz Sultan Selim'in gözü keklik kafeslerine ilişir... Kafesler içinde keklikler satılmaktadır. Pek çok kafeste keklik fiyatları bir altın olarak yazıldığı halde, bir keklik kafesinin üzerinde ise 300 altın yazılıdır. Çarşıda satılan kekliklerin her biri bir altınken, sadece bir tanesinin 300 altın olması padişahın dikkatini çeker ve bunun sebebini sorar. Satıcısı kekliğin çok para eden maharetini şöyle açıklar: ''Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafında toplanıyor. Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar" diye de cevap verir. Bunun üzerine Padişah 300 altın vererek bu kekliği satın alır. Parasını verir vermez de kekliğin kafasını hemen oracıkta koparıverir.”

Yusuf Hoca diyor ki; Bu hikâyeyi anlattıktan sonra kediye sordum. Padişah bu kadar kıymetli bir kekliği neden öldürmüş olabilir? Kedi uzun süre düşündükten sonra cevap veremeyince, nedenini de kediye padişahın ağzından anlattım diyor. Padişah diyor ki; "kendi nesline tuzak kuran ve ihanet eden ve bir kekliğin akıbeti er veya geç ölümdür."

Hikâyeden sonra Yusuf Hoca kediye şunları anlatıyor. “Ey Kedi, bu hikâyeden gerekli dersi çıkar ve sen sen ol, sakın nesline ihanet etme…”
Kedi sukut ederek Yusuf Hoca’nın anlattıklarıma hak verir ama o da Hoca’ya bir soru sorar; “Ya adı insan olup, nesline ihanet edenlere ne demeli?..”

Yusuf Hoca; “O mübarek kedinin bu sorusuna da ben cevap veremedim, ama sizi bilmem…” diyor

-----------------

Güzel günler dileğiyle…
YORUM EKLE