Yürek yaralarımız var. Hepimizde henüz büyütemediğimiz umutlar var. Yaralarımızdan sarılmak, en kanayan yerimizden kabuk bağlamak isteği ile yanıp tutuşuyoruz. Anlaşılmak uğruna verdiğimiz mücadelede tek olarak saf tutmak bizleri tüketti. Herkesin anlatmaya zamanı var ama kimsenin dinlemeye tahammülü yok. Sabırsızlık iki yakasını iliklemiş üzerimize. Üzerimizdeki giysiyle bütünleşmiş olmalıyız ki kimsenin çıkarıp atmaya gönlü razı gelmiyor. Neyin kolayı varsa ona kaçıyoruz. Bu ruhsuz, hedefi yarınsız yığınları durdurmanın belli ki imkanı görünmüyor. Ayağına telaş ayakkabısını giyen yola koyuluyor. Ruhumuzu kemiren bu anlamsız karmaşa bizi hapsetmiş görünüyor. İskeletten ibaret bu kütlelere birisi çıkıp da: "Yahu sen neredesindesin bu insan denen yığının?" demiyor. Özümüzün gözü ağma olmuş. Herkes tepetaklak yürümekte. Düşen kalkan belli değil. Biri diğerinin üzerine basıyor ama kimsenin de canı yanmıyor.
Gönlümüzün kuşlarına binlerce hasret var. Hepsi uçup gitmişler yuvalarından. Ne arayan olmuş ne de soran olmuş. Şimdi onlara yanık ağıtlar, sessiz çığlıklar yakılıyor. Keşke yüreğimiz bir çocuk bayramı havasında kalsaydı. Keşke ellerimizle sevdiklerimize sunduğumuz limon kokulu bir kolonya ve tadı her daim unutulmamış bayram şekeri olsaydı. Ne varsa eskilerde var diyerek iç geçiriyoruz .Eskiyi de biz eksitmedik mi?
Daha çok hissettiğimiz, daha çok dinlediğimiz, daha çok sevebildiğimiz bir hayat adına dularımız olmalı. Her yeni gün eskiye hasret ile değil yeniye beklenti ile geçmeli. Gelecek günlerimize umut, geçmiş günlerimize yad ederek yaşayacağımız bir ömür dileğiyle...
B.G. 3 Yıl Önce
Kalemine Yüreğine Sağlık Kardeşim...
Kadir Akın 3 Yıl Önce
Değerli kardeşim, Arayış değil haykırış olmalıydı sanki makalenin adı, eline sağlık... Küçük bir dip not, ağma değil âmâ olması gerekir.
Yeşim 3 Yıl Önce
Kalemine sağlık canımmm içi