Gümüşhane Haberleri
2019-10-03 11:08:07

CAMİ VE TOPLUM

Gençağa Eren

03 Ekim 2019, 11:08

Her yıl Ekim ayının ilk haftası “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”olarak kutlanır. Burada kutlamakta amaç dini bir temaya dikkat çekmek ve işlemektir. Bu seneki tema “Cami ve Toplum” olarak belirlenmiş bizde acizane bu temayı işlemeye çalışalım.

Toplumun kalbi camilerimiz.

İslam, medeniyeti camileri  merkez alarak dalga dalga toplum oluşturmuştur. Yapılan ilk icraat, ilk İslam toplumuna mekân inşa etmekti.

Bunun gerçeğini Peygamberimizin Medine’ye hicret sırasında Kuba’da , ardından Medine’de Mescid-i Nebi’yi inşa etmesinde görmekteyiz.

Amaç hayatın kalbi olan mescit ve cami ekseninde iman merkezli toplumu değiştirmektir.

Medinenin adı islamdan önce “Yesrib”di “kınamak, azarlamak, zarar vermek, karıştırmak, kötülemek, bozmak” gibi anlamlara geliyordu. Allah Rasulü ise “Bana, diğer şehirleri silip süpürecek olan bir şehre hicret emri verildi. Oraya Yesrib diyorlar, hâlbuki o Medine’dir.” “Demirci körüğünün, demirin pasını, pisini attığı gibi bu şehir de kötüleri bir bir dışarıya atar.” [1] diyerek İslam medeniyetinin beşiği olacak bu şehrin adını, medeni bir toplumu ifade eden vahiyle peyderpey değiştirip medeniyetin merkezi Medine koymuştur. Öyleki Kendi çocuklarına dahi göz kırpmadan kıyabilen katı kalpli insanlardan, can taşıyan her varlığa, hatta eşyaya şefkat ve merhametle muamele eden, yolda yürürken karıncaya basmama hassasiyetiyle yürüyen bir toplum oluşturdu.

Topluma hayat verir camiler.

Minber oldu, yeryüzüne “Lâ ilâhe illallah” haykırdı. Mihrap oldu, yalnız Allah’a secde eden müminleri arındırdı. Fakire, kimsesize suffa, ilim talep edene mektep oldu.

Elçiler karşılandı, misafirler ağırlandı. En önemli kararlar bu mescitte alındı. Çocuklar bu mescitte onurlandı. Erkeklerin ardında kadınlar saf tutardı.

Kubbelerin tekbirlerle, salavatlarla çınladığı, minberde, kürsüde Allah ve Resulü’nün anlatıldığı, Kur’an tilavetiyle sekinenin indiği,  emr-i bil maruf, nehy-i anil münker vazifesinin ifasında karargâh oldu camiler…

Faniden bakiye firar edilen, tevbe ile feryatların arşa çıktığı, günah nikabıyla gelip pişman olanın af dilekçesini aldığı, güzergâh oldu camiler…

Kadınların cahiliyedeki değersizliğine mukabil, namazda saf tutarak kıymet kazanıp “kul” rütbesiyle anıldığı, ihlas ve samimiyetiyle huzur-u Rahmana yükseldiği, sohbet halkalarıyla dinini talim ettiği, Kur’an okuyarak kurbiyet kesbettiği, ebedî cennet için girizgâh oldu camiler…

Avlusunda çocukların özgürce koşup oynadığı, saçaklarında kuşların yavrularına yuva yaptığı, şadırvanından güvercinlerin su içtiği, çocuk cıvıltıları ve kuş sesleri eşliğinde ibadet edilen bab-ı huzur oldu camiler… Çocukların omuzlara alınıp secdeye gidildiği, başlarını okşayıp taltif edildiği,  gelecek nesillere Rabbin sevdirildiği yer oldu camiler…

Şadırvandan akan su ile hem bedenin, hem ruhun pür-i pak olduğu, avlusunda dost sohbetiyle gönlün sürura erdiği, kapısından girildiğinde manen “ehlen ve sehlen” nidalarının işitildiği, minaresinden Rabbin kim olduğunun cümle âleme ilan edildiği mekân oldu camiler…

Kalabalıklarda kaybolanın kendini bulduğu, yalnızlık ve yabancılık illetine düçar olanın sarıp sarmalandığı mekân oldu camiler…

Son yolculuğa çıkarken, bize bir namazlık saltanat hediye edip taht misali musalla taşında bizi uğurlayan, en sevdiklerimizi iyiliğimize şahit tutan, halis bir kul olduğumuza dair ebedî âlemde hüsn-ü şehadette bulunacak vefalı yâren oldu camiler

Toplumu imar eder camiler.

Camilerin manevi imarı, cami içinde dinî hizmetleri yürütecek görevliler ve camileri dolduracak cemaat yetiştirmektir. Cemaati bulunan din, manen mamurdur. Maddi olarak her an mabedini imar edebilir. Ama sadece mabedi kalmış, cemaati tükenmiş bir cami, virandır. Mabetler, Allah’ın adının ilan edildiği ve dinî ibadetlerin kâmil manada yaşandığı mekânlardır. Bu yüzden Allah Teala: “Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasını yasaklayan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır?”[2] buyurarak bu hizmete engel olanları zalim sayar.

Cemaatin şenlendirmediği mabet yıkılmaya terk edilmiş demektir. Bu yüzden ayette geçen “harap olmasına çalışan” ifadesinin içinde camiye devamla cemaat olmayan ve cemaat bulmayan kimseler de dâhildir.

Tarihte olduğu gibi bugün de camilerde ilim halkaları ihya edilmektedir.  Diyanet İşleri Başkanlığımızın cami dersleri buna örnektir.

Camiler hâlâ yaygın eğitim kurumları olmaya devam etmektedir.

Bir yılda elli iki hutbe okunmakta bunlara iki de bayramı eklersek hutbe sayısı elli dörde çıkmaktadır. Özellikle camilerde vaazları da düşündüğümüz zaman kesintisiz bir din ve ahlak eğitimi verilmektedir.

Cami ve mescitlerin her biri tevhit evi hüviyetindedir. İnsanımızın sağlam bir inanç ve davranış bilgisi almasında önemli role sahiptir. Dolayısıyla camiler, şirkin her türlüsünden arındırılmış tevhit evleridir. Camilerin bu özelliğinin korunmasında hassasiyet gösterilmelidir. 

Camiler, tefrika merkezleri olmamalıdır. Camiler, tevhit evi olma özelliğini asla kaybetmemelidir. Bu anlamda camiler, Müslümanların birlik şiarlarıdır. Burada meydana gelen parçalanma, sosyal dokuyu zedeler.

Sonuç olarak, camiler sadece ibadet mekânları değil, ibadetle birlikte birçok güzel ahlaki alışkanlığın insanımıza kazandırıldığı ve cemaatin eğitildiği mekânlardır.

Müminin dâhil olduğu bu kevn alan yüzlerini şirkten ve şekten uzak bir biçimde gökleri ve yerleri yaratan Allah’a çeviren kullar için daimi feyzin mekânı olmasından ileri gelir. Bu yönüyle mescitler ve camiler Hakk’ın âleme bakan cömertliğinin taştığı mekânlardır. Bu kevn alanına dâhil olarak mümin, günün beş vaktinde camilerden evine, işine, yoluna doğru çıkan müminlerin adımlarıyla şehre taşar.

Bu sebeple çocuklardan kadınlara varıncaya kadar kadın erkek bütün cemaatimizin cami ile olan irtibatları en ideal bir şekilde sağlanmalıdır.

Unutmayalım ki Kurtuluş Savaşı hareketi  ve her buhran camilerimizden yükselen salalarla başlamış nihayete ermiştir. Çünkü camilerimizin her biri milli bütünlüğümüzün bir simgesi ve birliğimizin çimentosudur.

"Cami hayatın içinde, hayat caminin içinde"

 

[1] Buhari, Fedailü’l-Medine, 2; Muvatta’, Cami’, 2

[2] Bakara, 2/114.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.