Gümüşhane, bugün bakıldığında çakarlı arabaların boy gösterdiği bir şehir haline gelmiş durumda. Peki, bu gösterişli görüntünün ardında yatan gerçek ne? Esnafı, emeklisi, dar gelirli vatandaşı kan ağlıyor. Şehir ekonomik olarak çöküşe sürüklenirken, sivil toplum kuruluşları (STK) adeta kabuğuna çekilmiş durumda. Şehrin kalkınması için ne bir adım atıyorlar ne de projelere destek veriyorlar. Günlük rutinlerinin dışına çıkmaktan aciz hale gelmiş, kendi menfaatlerinden başka bir şey düşünmüyorlar.
Peki, bu duruma kaç kişi ses çıkarıyor? Gümüşhane’de dobra dobra konuşan 1-2 cesur insan dışında kimse yok. Geri kalanımız, doğrulara kulak tıkamış, pencerelerini kapatmış durumda. Şehrin çöküşü bu kadar barizken neden herkes sessiz? Kendi halimize mi terk edildik, yoksa bu sessizlikle şehrin batışını izlemekten mi hoşlanıyoruz?
Eğer bu şehirde 1 değil, 10 tane İbrahim Bektaş olsaydı, Gümüşhane belki de bugün çevre illerle rekabet eden bir şehir olurdu. Ama şu an bu potansiyel, görmezden gelinip köreltiliyor. Gümüşhane’nin kalkınması, birkaç cesur insanın omzuna yüklenmişken, geri kalanlar bu yükten kaçmaya devam ediyor.
Artık uyanmanın, gerçeklerle yüzleşmenin ve harekete geçmenin zamanı geldi. Çakarlı araçların sahte parıltısının arkasına sığınmayı bırakıp, şehrin emekçileri için savaşacak projeler, fikirler ve cesur adımlar atmamız gerekiyor. Yoksa bu şehrin geleceği, hepimizin gözleri önünde yok olacak.