Gümüşhane, sadece doğal güzellikleri ve tarihi dokusuyla değil, yer altındaki zengin maden kaynaklarıyla da anılmayı hak eden bir şehir. Bu tarihi zenginliği geleceğe taşımak için yıllarını Gümüşhane’ye adamış değerli bir evladı ,Turist rehberi S.Serdar SALANTUR ile şehrin turizmi ile ilgili laflarken....şehir için ortaya attığı "maden müzesi" fikri ise yalnızca bir bina içinde sergilenen eserlerden oluşan sıradan bir müze değil. Aksine, madenin derinlerine inen, 1800'lü yıllardan günümüze madenciliği canlandıran interaktif ve gerçek bir maden galerisi olma vizyonunu taşıyor. Peki neden kimse bu kıymetli fikre kulak vermiyor?
Bu müze, ziyaretçilere yalnızca vitrinlerden bakacakları tarihî objeler sunmayacak. Gerçek bir madenin içine adım atarcasına, Osmanlı döneminden günümüze kadar madenciliğin nasıl evrildiğini, kullanılan teknikleri ve maden işçisinin yaşadığı zorlukları hissederek deneyimlemelerini sağlayacak. Madenin soğuk havasını hissederken, 1800'lerin karanlık galerilerinde çalışan madencilerin yaşamını, günümüz teknolojisiyle karşılaştırarak bir tarih yolculuğu yapacaklar.
Bu proje yalnızca Gümüşhane’nin tarihi için önemli değil, aynı zamanda şehrin ekonomisini canlandırmak adına da büyük bir fırsat. Osmanlı döneminde sikkelerin 1/6’sı, bu topraklardan çıkan madenlerle Canca Darphanesi’nde basılıyordu. Bu bilgi, Gümüşhane’nin o dönemdeki ekonomik ve stratejik önemini açıkça ortaya koyuyor. Böyle bir tarihi mirasın, bir müze ile yaşatılması sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda şehri bir cazibe merkezi haline getirecek bir vizyonun parçası.
Ancak sıradan bir müze turistleri cezbetmez. Gümüşhane’ye tur otobüslerini çekmek, şehir ekonomisini canlandırmak ve yerli-yabancı turist akını sağlamak için farklı bir şey sunmak gerekiyor. İnsanlar artık sadece sergi izlemek değil, deneyim yaşamak istiyor. İşte bu yüzden bu interaktif müze fikri tam da aradığımız çözüm. Müze çıkışında Osmanlı döneminde burada basılan paraların imitasyonlarını hediye olarak vermek ise ziyaretçilere bu deneyimi unutulmaz kılacak bir dokunuş olacak. Turist, buradan sadece bilgi değil, yaşadığı tarihi yolculuğun bir hatırasını da yanında götürecek.
Bugün dünyadaki müze anlayışı değişiyor. İnsanlar sadece vitrinlerin arkasındaki objelere bakmak değil, dokunmak, hissetmek, yaşamak istiyor. Gümüşhane’nin maden müzesi, bu yeni müzecilik anlayışının en çarpıcı örneklerinden biri olabilir. Bu vizyona sahip çıkmak, sadece geçmişimizi onurlandırmakla kalmaz, şehrimizin turizm ve ekonomi alanında büyük bir sıçrama yapmasını sağlar.
Şimdi sormamız gereken asıl soru şu: Gümüşhane’nin hak ettiği bu proje neden destek bulmuyor? Bu vizyonu hayata geçirmenin zamanı gelmedi mi? Yerel yönetimler, iş insanları, kültür ve turizm alanındaki paydaşlar bir araya gelmeli ve bu projeye can vermelidir. Gümüşhane’nin maden zenginliği, yalnızca yer altındaki cevherlerle sınırlı kalmamalı, tarihimize ve geleceğimize bir ışık tutarak yaşamaya devam etmelidir.
Bu değerli fikre kulak vermek, şehrimizin kimliğine sahip çıkmak demektir. Ve belki de bu adım, Gümüşhane’nin kaderini değiştirecek en önemli adım olabilir.