“Özsaygısını kaybetmiş insanların menfaat için başkalarına gereksiz iltifatlarda bulunmaları” diye tanımlanan bir sözcük vardır. Sözlük anlamlı veyahut sözlük haricide pek çok şekilde anlatım tarzı da mevcuttur. Toplumun kanayan büyük yaralarından da biridir. Nasıl olur, niyedir, bilinmez ama en vakar duruşlu, yüksek karakterli kişilerde bile görülebilen türleri dahi vardır.
Kişi nedense kendini ciddi bir acizliğin içinde görür ve bu sebeple ikili ilişkiler ve menfaat işleyişinin devamı anlamında sürekli olarak hissetmediği, düşünmediği ve kendinin bile inanmadığı sözleri sarf eder. Bu durum dönem, dönem öyle bir hal alır ki! Methiye dizilen karşı taraf, yok artık o kadar değil, lütfen, abartıyorsunuz gibi değişik söylemler söyleyerek lafı, hani bu kadar da değil demeye bile getirir. Lakin hem özü hem de özdeki saygıyı yitirmiş birey, artık alışıla gelişmişlikten veya kendi abartı sözcüklerine kendi dahi inanmışlıktan olsa gerek, bu durumu tüm yaşantısının içine enjekte eder.
Nezaket ile başlayan ve altında tamamı ile menfaat yatan övücü sözler bir anda; 2 ile 2’nin toplamı sonucu 4’ü elde edebilen bir bireyin, bence siz 4 bilemedin 5 bilinmeyenli denklemleri bile çok rahat çözebilirsin sizde bu ışığı görebiliyorum gibi sınır tanımayan noktalara kadar uzamasına sebebiyet verebilir. Ayrıca, yaşantı içinde bu derece gerçek olmayan sanal yalanlar ile şişirilen bireyler, bir gün gerçekten bu sözcüklerin karşılığı biz miyiz veyahut eğer bu derece övgülere mazhar olabildiysek, bizler her işin üstesinden de geliriz gibi bir düşünce sistemi içine girebileceklerdir. Lakin bu övgü sistematiğinin sanal bireyleri olmak, sonu hüsran ve acı olan tecrübelere direkt gebe olunduğunun en net kanıtı olarak görülebilecektir. Çünkü bir balonu, hava ile ne kadar şişirirseniz, küçük bir iğne ile de o kadar kolay patlatabileceksinizdir.
Toplumsal yaşantıda bu derece hadsiz ve kendini bilmez övgü sistematiği, makul ve mantıklı değildir. Övmenin de bir standardı olmalıdır. Aslında toplumlar, kendi iç denetim mekanizmasında hem örfi hem de dini kaideler ile bu standardı açıkça belirlemiştir. Bu kurallar herkes tarafından az çok da bilinmektedir. Ama iş uygulamaya gelince, ciddi bir uygulama başarısızlığı da söz konusudur.
Bu sebeple; gerçekten inanmadığınız ve hissetmediğiniz veyahut gerçekte öyle olmadığından emin olduğunuz, olaylar ve olanlar karşında farklı söylemlere ihtiyacınız yoktur. Menfi duygularınız sizi etkilemeye başladığında bu durum beyninize, evet şimdi övgü dolu sözcüklere başla gibi yanlış bir komutu verebilir. Beyine yanlış komut gitmesinin yegâne sebebi, özsaygının yitirilmesinin ta kendisidir. Eğer özsaygı denen olgu tam anlamı ile algılanabilirse ve damar-kas sisteminde hücrelere kadar hissettirilebilirse, beyin haydi başla dediğinde çeneyi açabilecek kuvvet asla ve asla olamayacaktır.
Özsaygı, organik yaşamın önemine ait, çok ciddi ve omurgalı bir duruştur.
Ayrıca Özsaygıyı yitirmenin, sonuç itibari ile bireyi taşıyacağı son durağın, YALAKALIK olduğu ve kişide nahoş bir tarz oluşturduğu asla unutulmamalıdır.