Sekü dediysek bağdan, bostandan, tarladan, tumptan bahsedeceğiz sanılmasın....!!!!!!
“Sekülerizm veya sekülarizm toplumda ahiretten ve diğer dinî, ruhanî meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki hareket. TDK; sekülerizm kavramına karşılık olarak dünyacılık sözcüğünü önermiştir. Sekülerizm, din merkezli veyahut dinî öğeleri sosyal, hukukî ve siyasî anlamda tayin edici kılan bir yaklaşımın tersine, bunları sosyal, hukukî ve siyasî kümeden ayıran bir yaklaşımı tanımlar. Seküler kelimesi, dünyevi veya çağa uygun olanı belirtir ve dünyanın nesnel halinin göz önünde tutulması demektir. Sekülerizm Türkçeye dünyevileşme vb. gibi farklı birkaç terimle de çevrilebilmektedir”.
Buradan hareketle oldukça ilginç bir tespiti ise ortaya koymak gerekmektedir. Seküler yapının tamamı ile dünyevileşmeyi ve bireyin tüm yaşantısı boyunca dünyevi duyguları ve işleyişini içerdiğini söylemiştik. O halde; bu tarzda bir yaşam şekline karşıt bireyin bir o kadar dünya ve dünya ile ilgili olandan da uzak olması gerekmez mi? Veyahut hiç değilse ilahi olan bakiye ile dünyalık bakiyesi arasında bir seçim yapmak istese, ilahi olana yönelmesi gerekmez mi?
Batıl toplumlar; din ile dünya duyguları arasında kaldığı ikili karmaşada seküler yapıya geçebilme amaçlı, metafizik boyutta ki ilahi duygular içine olmadık farklı dogmalar sokarak, ilahi olanı, beşeri yaşantıya uyarlamayı oldukça iyi başarmıştırlar. Çünkü ilahi olan ile günlük nefsi yaşantı arasında süre gelen çelişkiler ağı, toplumların, özelliklede batı topluluklarının, dinsel öğe ve dinsel ritüelleri, dünyaya uyarlama şekilde kuram ve kurallar geliştirmesine yol açmıştır. Böylece, inandıkları ile çelişen hayat tarz ve standartlarını tamamı ile revize ederek, güncel hayatın yanlış olan doğrularından, sayısız yanlışın doğrularını oluşturmuşlardır. Bu da sonuç itibari ile seküler, yani dünya ve dünyalık merkezli bir yaşantıya geçiş yapmaları amaçlı, din ve dünya arası uyumsuzluk sorunlarını, tamamı ile ortadan kaldırmıştır. Yani argo ve sözde elit tabiri ile dinlerini update (!) etmişlerdir…
Peki, hane için bu durum nasıldır? Güncel zamanlarda sanki inançlara, örf ve ananeye zıt pek çok kavram ve kural, gündelik hayatın içine o veya bu şekilde enjekte olmuş gibi görünmektedir. Birçok yanlış, artık doğrularında üstüne bir doğru şeklinde anlam bulmaktadır. Seküler yaşantıyı benimsemediğini sürekli olarak dile getirip beyan eden hane bireylerinin ise, ilahi ritüeller içine, bu denli dünyalık enjekte edişine ise anlam bulunamamaktadır.
Sormak gerekir !!!
Eğer hane seküler değilse, yani dünya bakiyesini umursamıyor ve ilahi sonsuzluğu benimsiyor ise,
E o zaman; cesareti olan vazgeçsin dünyalıklarından, cesareti olan vazgeçsin ibanın’dan (milyonlu hesap numarası), cesareti olan vazgeçsin makamından, cesareti olan vazgeçsin tüm egolarından, cesareti olan vazgeçsin bağımlılıklarından.
Duyar gibiyim, türlü türlü ibadetlerinizden bahsediyorsunuz, Allah kabul etsin daim olsun da!
O’na bakarsınız; Süryaniler ve Maniheistler de secdeli namaz kılar.
Bir Hindu, kutsal sözcüklerini her durumda okur ve tefekküre dalar ve “buda” önünde secde eder.
Bir Hristiyan sürekli dua eder, günahlarının affını ister, kudus’e, efes’e hacca gider….
Bazı Yahudiler oruç tutar, sadaka verir, domuz yemez… vs. vs. benzer örnekleri verebiliriz…
Demem o ki, iş sadece bedenen uygulamada değil de bununla birlikte ciddi anlamda kayıtsız şartsız bağlanabilme, okuma, öğrenme, kopmama, anlama, algılama vb. gibi olması gerekmiyor mu?
Elinden ve dilinden emin olunması, adaletsizliğe, rantsal faiz’e, haksız kazanç’a, yoksulluğa, köleliğe, köleleştirmeye, ticaret ile sömürmeye, sömürgecilerle karşı durmaya, ahlak ve beden yönlü olgunlaşmaya, iyilikler işlemeye, kötüden, kötülükten kaçınmaya vs. vs. gibi olması gerekmiyor mu?
Duyar gibi oldum; bize söz edeceğine kendine bak dediğinizi;
Ben seküler bir yaşantının tam ortasındayım ve benim şuan halihazırda olan, olması muhtemel ve olmayan dünyalıklarımdan bile, vazgeçebilecek bir cesaretim yok…
Benim adım Taylan, bana çok görmezlerde….
ya sen , ya siz !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!