Anavatanı orta asya olarak bilinen sarımsak (Allium Sativum) tüm dünyada ılıman iklim kuşağında bahçe ve bostanlarda yetiştirilmektedir. Sarımsak yemeklere aroma kazandırdığı ve besin olarak tüketilebildiği gibi, eski çağlardan beri ilaç olarak da kullanılmıştır. Sarımsak taş devrinden beri kullanılan ve bilinen bir bitkidir. Milattan önce 3000 yıllarına ait taşlara yazılmış sarımsak reçeteleri bulunmuştur. Mısırdaki piramitlerin yapımında çalışan işçilere, hastalıklardan korumak ve verimliliklerini artırmak için sarımsak, soğan, turp gibi besinleri yedirdikleri bilinmektedir. İyi kalite sarımsak, germanyum ve selenyumdan zengin topraklarda yetişir. A, B, C vitaminleri, çeşitli enzimler ve amino asitler, flavonoidler, germanyum, selenyum, kalsiyum, bakır , demir, potasyum, magnezyum, çinko gibi mineraller, sarımsağa özel koku ve lezzetini veren bir uçucu yağ ve allicin maddesi içerir. Sarımsak yendiğinde, kan yoluyla içerdiği maddeler tüm vücuda yayılır. Sarımsağın yarattığı ağız kokusundan kurtulmak için tükettikten sonra dişler ve dilin fırçalanması, maydanoz, karanfil ya da nane çiğnenmesi gibi yöntemler uygulanabilir.
Sarımsağın antimikrobiyal etkisi vardır. Bakteri, virüs, mantar ve parazitlere karşı etki gösterdiği görülmüştür. Doğu ülkelerinde amipli dizanteriye, batı ülkelerinde ise özellikle savaş yıllarında görülen basilli dizanteriye karşı geniş olarak tüketilmiştir.
Bağışıklık güçlendirici etkisi özellikle soğuk algınlıklarının arttığı kış aylarında faydalıdır. Öksürüklü hastalarda göğsü yumuşattığı ve sesi açtığı bilinmektedir. Vücudun savunma mekanizmasını güçlendirmesi özelliğinden dolayı düzenli olarak tüketilmelidir.
Kansere karşı koruyucu etkisi bulunur. Diğer alium sebzeleri (soğan, pırasa gibi) ile birlikte düzenli tüketildiğinde mide ve kolon kanseri riskini azalttığı gösterilmiştir.
Antioksidan aktiviteye sahiptir. İçerdiği C vitamini ve selenyum ile vücuda zarar veren maddeleri zararsız hale getirir, vücudu yaşlandıran, damarları hasara uğratan serbest radikallerden korur. Ayrıca sarımsak kan şekerinin dengelenmesinde de yardımcı rol oynar.
Sarımsağın tansiyonu düşürücü etkisi olup olmadığına dair zıt fikirler olmakla beraber taze sarımsağın tansiyon düşürücü etkiye sahip olduğu bayatladıkça bu etkinin azaldığı bilinmektedir.
Kalp sağlığı denince ilk akla gelenlerden biri sarımsaktır. Yapılan çalışmalara göre sarımsak kanda, damar sertliğine yol açan madde olan kolesterolü düşürmektedir. Kandaki iyi huylu kolesterolü (HDL) yükseltip, kötü huylu kolesterolü (LDL) ve trigliseriti düşürmektedir. Kanda oluşan pıhtıları çözen sistemi aktive etmektedir. Kanda pıhtılaşmayı sağlayan hücrelerin bu eğilimini azaltmaktadır. Dolayısıyla kanı sulandırır. Bütün bu etkiler sarımsağın damar sertliğini önleyici özelliğini desteklemektedir.
"Aliin" sarımsakta doğal olarak bulunan bir maddedir. Sarımsağı ezme, kesme, doğrama, çiğneme gibi işlemler sonucunda allinaz enzimi aktileşir ve "allicin" isimli sarımsağın aktif öğesi oluşur. Bu nedenle hap gibi sarımsak yutmanın bir anlamı yoktur. Enzim aktifliği için sarımsağın diş yapısı bozulmalıdır. Bunun dışında "ajoen" ve "diallil sülfür" sarımsağın diğer iki önemli bileşenidir. Sarımsak pişirildiğinde bu bileşenlerden yararlanılamaz, bu nedenle sarımsaktan yararlanmanın en önemli yolu, çiğ olarak ve çiğneyerek tüketmektir.
Çiğ sarımsağın kokusundan rahatsız olanlar için bağırsakta çözünen toz ve tabletleri eczanelerde satılmaktadır. Sarımsak kan pıhtılaşma karşıtı aspirin ve diğer antikoagulant ilaçlarla birlikte alınırsa kanama riskini artırır. Ayrıca tansiyonu çok düşük olan kişiler, mide rahatsızlığı olan kişiler tüketmekten kaçınmalıdır. Emziren annelerde de anne sütünün tadını değiştirebileceği unutulmamalıdır.
Sağlıklı, mutlu, huzurlu, sevgi dolu bir hafta geçirmeniz dileğiyle...