4 yıl evvel yazdığım ancak yayınlanmamış olan bu yazı, sosyal medya Özgecan fotoğraflarıyla dolunca geldi hatırıma. Madem öyle ben de taziyemi 4 yıl evvelki bu yazının her kelimesine, her satırına bir kere daha katılarak, bir değil bin kere daha imzamı atarak iletmiş olayım.
Ruhun şad olsun güzel kız...
Yazıya, yazmaya tam da uzunca bir ara vermişken öğrendim adını. Günlerdir başka ad da duymadım zaten. Ne babanın ‘onların da aileleri var’ sözleri, ne de bir erkek daha dokunmasın diye kadınların kendi elleriyle taşıdıkları tabutun hiç çıkmıyor aklımdan.
Karalar giyindik, lanetler diledik, belki bir fatihamıza ortak ettik. Kimi fırsattan istifade hükümete yüklendi, kimi resmini paylaşıp kalbimiz seninle diyen mesajlar yayınladı. Ve yine oturduğumuz yerden ‘bir şeyler yapılsın’ naraları atıldı.
Tuttuğumuz tutacağımız yas bu kadar işte bizim. Akşam yine müziğimizi dinledik, dizimizi seyrettik, sosyal medyayı taradık. ‘Üzüldük ama müzik de dinlemeyelim mi?’ diyenler olmuştur şimdi. Dinlemeyelim. Varsın birkaç gün olsun müzik dinlemeyelim. Biz bu acıları iki gün yaşamayıp bir hayat derdi haline getirseydik belki aşılırdı bunlar. Ama biz unutmayı seçtik. Aşamadık.
Diyarbakır’da pazaryerinde hamile eşinin yanında ensesinden kurşunlanarak katledilen şehidimiz Nejdet Aydoğdu’yu kim hatırladı bugün? Ya Ayşe Paşalı? 5 yıl evvel kocası tarafından öldüresiye dövülüp defalarca tecavüz edilmiş, şikâyeti üzerine tutuklanan koca da ‘PİŞMANIM’ dediği için tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Ayşe Paşalı koruma talep etmiş ancak boşandıkları için talebi reddedilmiş, sonra da 11 yerinden bıçaklanarak öldürülmüştü hani…
Birileri çıkıyor ahkâm kesiyor yok mini etekti yok tahrikti bilmem ne… Karsta 9 yaşında tecavüze uğrayan Mert de mi tecavüzcüsünü tahrik etmişti? Abiler ablalar bu zırvaları geçiniz. 6 aylıkken tecavüze uğrayan bebek agucuklarıyla mı tahrik ediyor? Mert de, bebek de Özgecan’ın yanında şimdi.
O günlerde de isyanlarımız, küfürlerimiz, lanetlerimiz ve suçlulara olan dileklerimiz aynıydı. Ama bu sefer bir şey değişti. Daha çok çıktı sesimiz. Kimi mor gözüyle haykırdı, kimi kendini uğradığı tecavüzün suskunluğundan kurtararak.
Düşündük mü hiç neden diye… Çünkü bu, bütün kadınların en iyi tanıdığı ortak korkusuydu. Üniversite için gittiğim şehirde aldığım ilk nasihat ‘sakın boş otobüse binme’ olmuştu. Zira birkaç ay evvel sevgilisiyle boş otobüse binen kıza dolmuş şoförü ve arkadaşları tarafından, sevgilisinin gözü önünde tecavüz edilmişti. Üstelik mevsim kıştı ve kızın mini eteği de yoktu.
Velhasıl bir süre daha yazılır çizilir Özgecan. Gençliği, hayalleri, gülen resimleri… Sonra onun da akıbeti Ayşe paşalı. Unutulacak. İşin acı yanı tüm bunlar olurken bile kadınlar dayak yemeye devam edecek. Tıpkı şu anda bir yerlerde kadınlara tecavüz edildiği, bıçaklandığı, taciz edildiği ve yine kimsenin seslerini duymadığı gibi.
Hükümetin ya da diğer ilgililerin yapacaklarını bilmiyorum. O koyulacak panik butonları kaç tecavüzü engeller onu da bilmiyorum. Hadımlar, idamlar… Belki bir nebze caydırıcı olur. Ama insanların beynini de hadım edemiyoruz ki. Oğlumuz pipisini gururla göstere göstere büyürken sonradan ona ayıp kavramını haliyle öğretemiyoruz. Erkektir yapar ya da ihtiyaç meselesi kavramlarından kendimizi kurtaramıyoruz. Ondan sebep çözüm arayışlarına urgandan makastan değil lütfen evvela kendimizden başlayalım. Yıllar evvelki bir reklam sloganının da dediği gibi;
KAFALAR DEĞİŞİRSE HER ŞEY DEĞİŞİR!
Oğuz ÖZTÜRK 6 Yıl Önce
İstanbul'da yaşayan bir Gümüşhane'li olarak aslında herşeyden önce "insan" olarak düşüncelerinize içtenlikle katılıyorum....Kafaların değişimininde bugünkü iklimde oldukça zor ve uzun erimli bir yol olduğu kanısındayım..Kadın ve çocuk cinayetlerinin,istismarlarının hiç yaşanmadığı yarınlar hepimizin ortak dileğidir..