Sis basar, göz gözü görmezdi bazen. Bulutlar sis haline bürünerek yaylada kelifin (taştan yayla evi) önünden koşar adım geçerdi. Rakım, 2.200 m. Yaydemir yaylası. Etrafta kurt olmasa duaları yapılırken, boynunda kafası büyüklüğünde kelekler taşıyan teke ve keçiler yaylanın sessizliğini bozardı çoğu zaman. Sabahın henüz yedisi ama koyunlar, keçiler sağılmış, ağıldan dışarı vurulmuştur bile... Çobanın nerede olduğu tamamen tahminden ibaret. Yaylanın aşağısında ki çayırdadır nasılsa. Sütü koşturanlar kovalarla, çamurlanmış ve gübrelenmiş lastiklerini temizleyenlere karışırdı. Aylardan yaz ama kış soğuğu yaylanın gerçeği olduğunu yüzümüze her sabah vuruyor. Başta gugul ve genelde ebeveynlerden üstüne giydiğin büyükçe ceket veya palto. Çocuk hallerimiz, yanaklar mora yakın kızarmış, elde bir değnek... Koşturanlar, koşturanlar. Sürekli bir şeylere yetişme telaşı yaylada.
Nasıl olurda neredeyse her gün, yaylada sabah kışını öğlen saatlerine doğru yakıcı dağ güneşine bırakırdı yerini hiç bilemedim... Sanki sabah soğuğu kış, öğlen güneşi yazdan beter... Yakmak kelimesi her yaz karşılığını çocuk suratlarda bulurdu. Alın, yanak ve dudaklar yanar, kabuklanır ve soyulurdu. Kararmak mı, o garanti.
İlk yaylaya çıkıldığında, atların özgürce kişnemelerine, boğaların buzağı çılgınlığında çayırlarda oynamaları karışır, dere tepe her yerden hayat fışkırır, binlerce çeşit çiçek koku yarışına girerdi. Yaylaya taşınırken yükler at ve eşeklere yüklenir, tahtadan gufalar aman kırılmasın titizliğinde itina ile götürülürdü. Malum tereyağ dolacak. Genelde evlerin Pir leri (nineler) yaylada kalır bir kaç torun ile, 2 ay kadar süren yayla mevsiminden sonra inerdi köye.
Genç kızlar yayladan inme işini mutlaka eğlenceye çevirir, pilli teypler ile şanslılarsa kemence kasetinde çalınan ezgilere, horon havalarına omuzlar ile eşlik ederlerdi. Yayla golotları pişirilir külde, kaymaklar hazırlanırdı bezlerde... Artık inekler daha besili, koyunlar keçiler daha sağlıklı... Bu arada köyde kış hazırlıkları da rahatça yapıldı nasılsa...
Bir daha ki yayla mevsimine kadar, o zamana da muhtar ve ihtiyar heyeti karar verecek... Dönsek, dönebilsek te o günlere ki, 40 sene evvele, bir kere daha yaylaya çıksak ve bir daha da nenemle o içeriye ışık sızdıran, duvarları taştan ve sıvasız, yerdeki ateşte yemeğin piştiği, birkaç kap kaçak, bir köşede süt makinesi ki elle çalışıyor, mertekte asılan ipler, gaz lambası ile bir gece geçirsem de erkenden kalkıp malları ve davarları çobana katsam. Bir kere.
Fırtına29 11 Ay Önce
Emeğine sağlık.