Gümüşhane Haberleri
2021-12-22 09:14:49

Çamur Dağının Kızı (36)

İbrahim Özdemir

22 Aralık 2021, 09:14

Büyük bir gürültü duyulur. Kadınlar neye uğradıklarını anlayamadan Kostan Dağından kopan çığ, Şehpane köyüne aşağı hızla akar. Karın üstüne düşen Koca Zülfiye Neneyi Jandarma Onbaşısı Harun, iki jandarmanın yardımı ile kaldırır.

-Ana nasılsın, bir şeyin var mı?

-Yok evladım, bereket versin karın üzerine düştüm, Kostan Dağına bakar, çığ geldi değil mi?

-Evet ana, senin hissin kuvvetliymiş, seni dinlemeseydik, çığın altında kalmıştık.

-At da hissetti ki kişneyerek şaha kalktı.

-Öyle ana da şimdi ne yapacağımızı söyle.

-Bir süre bekleyelim gelen çığ sinsin, ondan sonra bir şekilde geçmeye çalışacağız. Burada beklersek çocuklar soğuktan donarlar. 

Çamur köyünden kazma küreklerle gelen on kişilik ekip de çığın sesini duyunca daha hızlı adımlarla adeta koşarcasına Kostan Dağına tırmanıyorlardı. Düşe kalka çığın geldiği alana gelince durdular. Kadın ve çocukları görünce derin bir “oh” çektiler. Beklemeden kazma kürekle insan ve hayvanların geçebileceği şekilde gelen çığın üzerinde yol açmaya başladılar durmaksızın. Yaklaşık on metre genişliğindeki çığın üzerinde hızla yolu açarak onları merakla izleyen kafilenin yanına geldiler. 

-Karın altında kalan yoktur inşallah, diye sordu Kadir.

-Yok, dedi muhtarın karısı Hayriye.

-İyi, Koca Zülfiye Nene, akşam olmak üzere durmayalım, yoksa karanlığa kalırız.

-Durmayalım, Jandarma Onbaşısı Harun’a, evladım, bizim köylüler geldi. Sizin artık gelmenize gerek yok. Biz sağlıklı olarak köye varırız, siz de geri dönün.

-Olmaz ana, bize verilen emir sizi köye kadar götürmektir.

-Bak evladım, sana emir veren komutana Gazi Koca Zülfiye Nenenin selamı var dersin. Bize o geriye dönme emri verdi dersin.

-Gazi mi dedin ana?

-Evet. 

-Bağışla komutanım, bilmiyordum. Emrinizi yerine getirip geri dönüyoruz.

-Varın selametle gidin aslan parçaları.

-Sizleri çığ alanından karşıya geçirelim öyle dönelim komutanım.,

-Peki, maden öyle istiyorsunuz.

Onbaşı Harun, Koca Zülfiye Neneyi sırtına alıp dikkatlice köylülerin açtığı yoldan alanın dışına kadar taşıdı. Hayriye kadın atın dizginleri elinde hemen arkalarındaydı. Çocukların bindiği eşekler ise teker teker köylüler tarafından karşı alana geçirildi. Salı pazarından dönenler de onları takip etti. Onbaşı Harun, Koca Zülfiye Neneyi ata bindirdi. Mahiyetindeki dört askerle birlikte asker selamı verip geriye döndüler. 

Tehlike atlatılmış, çığdan herhangi bir olumsuzluk yaşamadan Bandırlak köyüne doğru yol aldılar. Rampayı indikçe kar azalıyor, yol rahatlıyordu.

Xxx

-Ne dersin ana vilayete gidenler durdurabilecekler mi Cemal’in tayinini?

-Bilmem ki kızım, inşallah durdururlar.

-Yola baktım henüz gelen yok ana, köyden on kişilik bir ekip gitmiş, kazmalı kürekli.

-İyi ettiler kızım, Kostan Dağı her zaman tehlikelidir. İnşallah sağ selim gelirler.

-İnşallah ana, ben bir daha bakayım geldiler mi?

-Sen bilirsin kızım, dışarısı çok soğuk fazla kalma, dedi Kadrinur kadın.

Zeynep, başını gözünü iyice sararak dışarı çıktı. Anasının söylediği gibi dışarısı çok soğuktu. Karanlık ha bastı basacaktı. Vauk Dağının tepesindeki bulutların büründüğü kızıllık göze hoş görüntü oluşturuyordu ama o, bu güzelliği seyredecek durumda değildi. Aklında hep, Cemal öğretmenin tayininin durdurulup durdurulamayacağı vardı. Omuzlarına aldığı şalı iyice sıkıladı. Bir süre daha bekledi. Cemal’in kız kardeşi Çeşminaz da dışarıya çıkmıştı. 

-Sen de mi merak ettin Çeşminaz?

-Evet, Vilayete gidenler daha gelmedi mi?

-Yok gelmediler daha, inşallah başlarına bir hal gelmez.

-Ne ola ki?

-Kostan dağında çok sık çığ düşüyor, yol kapanıyor. Çok can almıştır Kostan Dağı. Kadın, çoluk çocuk, Allah korusun.

-Amin, Cemal yok hadi gel bize.

-Anam evde yalnız, bırakmayayım.

-O zaman girelim içeri çok soğuk.

İçeri girdiler. Kadrinur ana, sobanın başında çorap örmeyi sürdürüyordu. Zeynep içeri girince:

-Kiminle konuşuyordun, sesler geliyordu.

-Çeşminaz ile ana, o da merak etmiş. 

-Eder tabi, bir akşam haber ver de misafirliğe gidelim.

Xxx

Dondurucu soğuğa karşın köyün erkekleri Çamur Abbas’ın kahvehanesinin önünde sigaranın birini söndürüyor, birini yakıyorlardı. Kahvehanenin içi boştu, herkesin gözü köyün girişindeki yoldaydı. Kadınlar ve çocukları merak ediyorlardı. Sabır gittikçe tükeniyordu. 

-Ne dersin muhtar, akşam oldu hala gelmediler, fenerleri alıp yola çıkalım mı?

-Bilmem ki Celal, biraz daha bekleyelim derim. İyice karanlık olsun, eğer gelmezlerse düşeriz yola. Kadir yanına silah aldı mıydı?

-Mavzeri yanından eksik etmez o muhtar.

-Ömer, eve git mavzeri al da gel, bakalım silahımıza karşılık verecek mi?

Ömer, bir solukta eve gidip duvarda asılan mavzeri alarak hızla babasının yanına geldi. Babasına uzattı.

-Bana verme, kısa aralıklarla üç el ateş et.

Ömer, mavzerin haznesine mermiyi sürdü. Dipçiği omuzuna dayadı, namluyu havaya dikip bir el ateş etti. Babasının dediği şekilde kısa aralıklarla iki el daha havaya ateş etti. Silah sesleri Çamur Dağında yankılanıp Kostan Dağına doğru ulaşıyordu. Silah sesini duyan Kadir, bir an durakladı. 

-Niye durdun oğul?

-Bu bizim muhtarın mavzerinin sesi ana. Bizden haber bekliyor. Siz ilerleyin. Hayvanlar ürkmesin çocuklar korkmasın. 

Kafile biraz uzaklaştıktan sonra Kadir de tıpkı Ömer gibi üç el havaya ateş etti. Kahvehanenin önünde toplanan köylüleri bir sevinç kapladı. 

-De haydin içeri girelim, geliyorlar. Donduk, birer çay içip ısınalım.

Xxx

Sabah saatlerinde başlayan kar yağışı gün boyu aralıksız devam etti. Öyle ki kar kalınlığı nerede ise bir metreyi bulmuştu. Kapıdan kapıya gidilmiyordu Çamur köyünde. Dünkü güneşli hava, yerini sabah saatlerinden itibaren kar yağışına bırakmıştı. Toprak ve hartama damlı evlerin bacalarından çıkan tezek dumanı lapa lapa yağan kar içinde kayboluyordu. Toprak damlı evlerin damlarında biriken kar atılmazsa çökebilecek düzeye gelmişti. Ellerinde küreklerle damlardan karlar temizleniyordu ama karın yağışı yeniden kar kalınlığına neden oluyordu.

-Bu yaşıma geldim böyle kar yağışı görmedim Çamur Abbas.

-Ben de Çemiş.

-Baksana kahvehaneye de gelen olmadı. Akşam hanıma sordum ne yaptınız vilayette diye, hanım, vali geldi konuştu, tayini durdurdum dememiş. 

-Benimki de öyle söyledi.

-Az kalsın da çığ altında kalacaklardı.

-Sorma ya Çemiş Hasan, karılardan da olacaktık.

-Allah korudu onları. 

-Yani şu öğretmen iyi çocuk olmasa bırakın tayin olsun diyeceğim ama Allah’ı var çok iyi bir çocuk.

-Öyle öyle.

Bekçi Osman elinde kürekle içeri girdi. Kardan bembeyaz olmuştu. Üzerindeki karları silkeledi. Doğruca yanan sobanın yanına geldi. 

-Çok soğuk var. Kar yağdığında hava yumuşar derler ama hiç de öyle değil.

-Çıkmasaydın evden.

-Muhtar haber yolladı, kar yağışına bakmasın çeşmeye giden yolun karını temizlesin. At at bitmiyor kardeşim. Rahat bir metre var. Allah yolda izde olanlara yardım etsin. Hele bir çay verin bana da içim ısınsın.

Akşam saatlerine doğru kar yağışı durdu. Öğretmenle birlikte köylülerin karını temizledikleri sokaklar yine karla kaplandı.

-Kesin öğretmen yeniden bu yolları açtıracak bize hele de okulun yolunu.

-Yok arkadaş, varsın karlı olsun sokaklar. Temizlediğimizi görüyoruz, arkadan yeniden yağıyor yollar kapanıyor.

Osman usta, muhtar İsmail ile birlikte içeri girdiler. Muhtar bekçi Osman’ı görünce:

-Temizledin mi çeşmenin yolunu?

-Temizledim.

Muhtar, Osman usta ile sobaya yakın bir masaya oturdular. Çamur Abbas, beş çay ile geldi.

-Hayırdır Çamur, biz iki kişiyiz, beş çay da ne oluyor?

-Kahvede beş kişiyiz ya muhtar, hepimize çay koydum.

-İyi ettin.

Masanın etrafını çevreleyerek oturdular. Bir süre karıştırılan bardakların sesi vardı sadece kahvede. Kahvehane köylülerle yavaş yavaş doluyordu. Akşam yemeğini yiyenler doğruca kahvehaneye geliyordu.

-Muhtar, Hayriye yengemiz de gidenler arasındaydı, ne dedi Vali Paşa.

-Ne diyecek, pazartesini bekleyin dedi. 

-Pazartesi okullar açılıyor.

-Öğretmen yanıma gelsin demiş.

-Umut var öyleyse.

-Var gibi. 

Xxx

Köyde konuşulan tek konu Cemal öğretmen kalacak mı gidecek miydi? Kadınlar hayvanlarının kışlık saman ve otlarını köy dışındaki mereklerden sırtında sepetlerle getirirken dahi öğretmenin tayini konuşuluyordu. 

Osman usta, karısı, kızı ve oğlu ise konuşulanlara sessiz kalıyorlardı. Evlerinde kendi aralarından başka bir yerde konuşmuyorlardı. Cemal’in tayini durmazsa ne yapacaklarını tartışıyorlardı. Osman usta:

-Durmazsa tayin biz kendi köyümüze döneriz. Cemal’i Edire’de yerleştirdikten sonra köyümüze dönmeden başka çaremiz yok. Valinin, pazartesi Cemal’i çağırması tayini ikiye bir gibi görünüyor. Burada nasıl olsa duruyoruz. Tayin durmazsa az önce dediğim gibi yaparız. Bu karda kıyamette insanların rahatını neden bozarlar anlamak mümkün değil. Sen köye yeni bir öğretmen gönder, hiç durmadan çalışsın, okuma yazma kursu açsın, okula verilmeyen kız çocuklarını okula yollamaları için ana ve babalarını ikna et, çalışmayan erkekleri çalışmak için gayret göster, ondan sonra da daha dört aylık öğretmenken al, başka köye ver, böyle bir şey olamaz. O müfettişi görsem iki çift lafın olacak. Bu sadece Cemal için değil eğer diğerlerine de böyle yapıyorlarsa vay bu milletin haline. Bu çocuklara yazık. Daha öğretmenlerine yeni alışmışlardı.

-Üzme kendini baba, ben gittiğim köyde de aynı şekilde çalışacağım.

-Biliyorum oğul, burada rahattık, birlikteydik, benim üzüntüm sen yalnız kalacaksın.

(Devamı var)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.