Bu derece hızlı bir dünya döngüsü içinde etrafındaki değişkenleri hissedip, hayata dönemsel olarak değişik açılardan da bakıp, farklılığında farkına varmayı gerektiren durumlar söz konusu.
Ben veya sen merkezli yaşamsal döngü içinde, sürekli kendi doğrularınız ve kendi hayat standartlarınızı başkalarının da kabullenmesi konusunda, baskı ve otorite kurmakta neredeyse profesyonel hale geldik. Bunun gündelik hayattaki yarı önemli veya önemsiz örnekleri, saymakla bitmez. Bireysel olmayan alanlarda bile, bir yemeğe istediğimiz kadar tuz koydurtmak, sevdiğimiz tv programını izlettirmek, beğendiğimiz mecmuayı takip ettirmek, vs. vs. gibi yüzlerce şahsi yaşamsal faaliyet kültürü ile özetlenebilir. Bireysel anlamda zaten kafamıza göre yaşarken, toplum ve topluluklar ile olan faaliyetlerde de, bu şahsi dayatmacı kültürü nereden ve nasıl edindik, bu ise anlaşılamayan bir durum.
Peki; yaşamsal duruşun belli faaliyetlerinde, sen gibi senler oluşturmak amaçlı zoraki yüklemeler yapmak, ortak yenilen bir yemeğe istediğimiz kadar tuz dökmek kadar kolay mı? Oturulan kalkılan ortamlarda, sen gibi senler kadar sen gibi olmayan onlarında olduğunu hiç düşündünüz mü? Ekstra tuz yüklemesi yaptığında ses çıkarmayan bireylerin her yaşamsal faaliyette, sen gibi olduğunu düşünmen, ne kadar doğru ki. Ekstra Tuz’a ses çıkarmamak, ekstra ideolojiye, ekstra baskısı ve dayatmacı bir fikre de ses çıkarılmayacağı anlamına mı geliyor. Sesinizin çok çıkması, güce sahip olmanız veya dönemsel olarak çok sesli olmanız, ötekileri görmezden gelmek anlamı mı taşıyor. Oysa bizim kültürümüzü en iyi anlatan ve en üst örneklerinden biri değil midir, savaş ve fetih yıllarında dahi, üst bir tevazu ’ya sahip olmamız. Tevazu bu milletin en üst yaşamsal duruşlarından bir değil miydi? Ne kadar çabuk unutuldu bu.
E o zaman, sosyal yaşantı içinde; karşı masada, ofiste, çay ocağında, semt pazarında, yan kapıda, her gün gördüğün selamlaştığın farklı olduğunu bir türlü anlayamadığın o insanların da belli başlı doğrularının, bir sosyal yaşam kültürlerinin olduğunu daha ne kadar görmezden gelebilirsin ki. Kazanmak için çaba göstermek varken, ötekileştirmek, hemen ayırt edip farklılaştırmak neye yarar. Unutmamak gerekir ki, tahammül sınırlarını zorlamadığı sürece, sosyal yaşantı içinde farklı görüş, fikir ve düşüncelerin olması, doğruların daha iyi bulunması, yanlışın daha net elenmesi konusunda hepimize fayda sağlayacaktır.
Ceddimizin, sosyal hayat içerisine ne derece farklılıklar kattığını iyi görmek ve edindiği tecrübeyi de iyi değerlendirmek gerekir. Farklı fikir, farklı dil, farklı ırk vb. gibi değişik kültürlerin birlikte yoğrulması, topluluklarının kültürel zenginliklerini her daim artıracaktır.
Ön yargılardan daha çok sıyrılıp, sosyal hayata daha eşit bir bakış açısı getirilmesi, her bireyin dinlenmesi ve anlanması, kültürel gelişimde oldukça faydalı olacaktır. Aksi durumları ise; daha çok kavga veyahut sonuçsuz tartışmaları tetikleyecektir.
Farklılığın da Farkına Varmak
Paylaş