Gümüşhane'nin yoksul insanlarının adresi idi Trabzon Arafilboy Mahallesi. Boztepe'nin dik eteğinde daracık ve birbirine yaslı küçük evlerinin teneke saçaklı damlarından hemen her gece hüzün yağardı.
Ve iki kişinin yan yana geçemediği rutubetten yemyeşil olmuş o daracık sokaklarda ki yoksul haneler adeta iç içe geçivermişti. Zira hangi evde o akşam yemeğinde ne yendiğini, çıkan kavgaları kimlerin çıkardığını aşikar bilirdik.
Yetmişli yıllarda babam Hamal Hoca Ahmet sırtında kırk yamalı sepeti ile Trabzon Nemkol önünde oturur, Sobacılar Çarşısından sırtına aldığı kuzine sobaları Çömlekçi'de ilçe minibüslerine taşıyarak onca nüfusa helal lokma yedirirdi.
Ben kilomun yarısına eşit boya sandığı ile Âşıklar Parkı, Suluhan, Büyük Postane önü başta olmak üzere Trabzon’un hemen her yerinde henüz sekiz yaşında girdim hayatta kalma yükünün altına. Diğer taraftan okulumu aksatmamaya gayret ederdim.
Öyle ki Sümer ve Emek Sineması önlerinde Teksas Tommiks kitapları ile erkenden okumayı sökmüştüm bile. O yıllarda sinemalarda kapalı gişe oynayan üç sanatçının filmleri vardı. Biri Battal Gazi ve Malkoçoğlu filmleri ile Cüneyt Arkın, diğeri Tarkan ve Karaoğlan filmleri ile Kartal Tibet ve bir diğeri 2025 yılının en başında kaybettiğimiz Çeşme, Derbeder, Son Sabah filmleri ile kasırga gibi esen Ferdi Tayfur.
Gündüzleri Emek ve Sümer Sinemasında Battal Gazi ve Tarkan, akşamları ise Uzun Sokak'ta yer alan İnci Yazlık Sinemasında Ferdi Tayfur filmlerine bilet bulmak adeta mümkün değildi.
O yıllarda bütün kupalara ambargo koyan bir de Trabzonspor gerçeği vardı ki Avni Aker önünde ve sinema önlerinde karaborsa bilet ile epey para kazanıyordum.
Trabzon Arafilboy Mahallesi'nde hemen her hafta sonunun akşamında kadınlar birleşir yanlarına yaptıkları köfteler, kocaman çarşaf gibi mendiller ile topluca yazlık sinemaya dolardı. Gecenin bir vakti daracık sokağa girdiklerinde hepsi birden yüksek sesle ağlayarak evlerine girerdi. Biz yarı uykulu yorganın altından onlara;
"Yav ne oldu size niye gözleriniz kıpkırmızı" sorduğumuzda onlar ağlaya ağlaya bize Ferdi Tayfur'un filmini 'yok kızın gözleri kör oldu da, Ferdi'nin en yakın arkadaşı Ferdi'ye kötülük edip sevdiği kızı aldı da' diyerekten olduğu gibi anlatırlardı.
Yıllar sonra bilhassa bizim gibi hayata ekside başlayanların sevdiği sanatçılar oldu Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses. Bizi onlara yakın tutan aslında onların gerçek hayat hikâyelerinin tıpatıp olduğu gerçeğinden başka bir şey değildi.
Belki de o yüzden sevdalandık biz bu kahramanlara. Ama bir acı gerçek de vardı ki yokluk ve çaresizlik ile hayata tutunan bu sanatçıların eşleri, çocukları sırf maddiyat çıkarları yüzünden sonları ibretlik oldu.
Zira Ferdi Tayfur'un eşi değerli bir sanatçı Necla Nazır'a bir şey diyemem ama kızının babasının son anında yanında olmaması, verdiği kin dolu beyanatlar yüreğimizi sızlatmaya yetti aslında.
Önce Müslüm Gürses, ardından Cüneyt Arkın, Fatma Girik ve şimdi de Ferdi Tayfur. Çocukluk ve gençlik yıllarımızın bir şekilde hayatımıza dokunduğu isimler bir bir çekildiler bu dünyadan. Geride yokluk ile başlayıp keşkelerle örülen ve nihayetinde çok acı bir şekilde son bulan ibretlik hikâyelerini miras bıraktılar bizlere.
Evet, hayat çok garip ve insanlar ise öleceğini bilen tek canlı olduğu halde Dünya gailesine taparcasına bağlılıklarına anlam veremiyorum bir türlü. Ölüm denen hakikat gelmeden nefsi öldürmeyi deneyip ona göre hareket etsek belki de mutlu ve bahtiyar öleceğiz.
Ama ister Türkiye'nin gözbebeği bir sanatçı, okumuş bir bilim adamı, duayen bir siyasetçisi ve yahut sıradan bir vatandaşı olsun şu ara TRT'de izlenme rekorlarını alt üst eden ve Ahmet Kural'ın sanatını konuşturduğu GASSAL dizisinden alacağımız dersle kefenin cebinin olmadığını bir öğrenebilsek var ya işte o zaman gerçek manada adam oluruz vesselam.
Yazımı Gümüşhane Kelkit Pekünlü Trabzon Endüstri Meslek Lisesi’nden arkadaşım, ağabeyim Prof. Dr. Mehmet Fatih GÖKÇE’NİN bana hatırlattığı Ferdi Tayfur’un bir programında söylediği şu sözlerle bitirmek istiyorum;
“Ne olursa olsun kişiliğinizi, insanlığınızı unutmayın. Uçağa binin ama fazla havalanmayın. Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz? Bazı arkadaşlar parayı buldukları zaman asaleti satın alacaklarını zannediyorlar. Asalet para ile satın alınmaz.”