Yolumda engeller gözlerim fersiz
Simsiyah bir gece güneş hangi renk
Kaderim besbelli isyanım yersiz
Dilimde bir hece Cennet hangi renk
İsmail HAYAL
Ayakkabımın olmadığını üzülüyordum ta ki ayakları olmayan çocuğu gördükten sonra secde makamında halime ve Rabbime binler kez teşekkür ettim. Kaderleriydi elbet böyle doğmak ve yaşamak. Rahmetli annemden olsa gerek her insanın bir engelli adayı olabileceğinin farkında ve şuurunda olarak engelli kardeşlerimize bakış açım yıllardır hiç değişmedi.
Rüzgârın sesi var su nasıl akar
Envai çeşit göz kimlere bakar
İçimde kor alev bir beni yakar
En girift bilmece barış hangi renk
2009 yılında rahmet-i Rahmana kavuşan sevgili anneciğim konuşma engelliydi. Beni bir tandır başında dünyaya getirdi. Onunla geçirdiğim kırk yıllık hayat serüvenimizde öyle bir kalbi bağım vardı ki belki dili olsaydı böylesi güzel anlaşamazdık. Onu başımın üstüne taç eylemiştim. O ne dediği anlaşılmasa da her beş vakit Rabbimin divanına yönelir “Alla, Alla” diyerek gözyaşı dökerdi. Babamın ve ağabeyimin okuduğu Kuran ve ilahilere kulak verir ve adeta kendinden geçerdi. Orucunu ve namazını kaçırdığına şahit olmadım.
Ellerim ayağım tutmuyor benim
Cehennem misali işte her yanım
Dayanmaz sanırım cılız bedenim
Börtüden böceğe çiçek hangi renk
Engelli yavrularımızla ilk tanıştığımız 2004’lü yıllarda Türkiye’de engellilerin varlığı, sorunları ve rehabilitesi gündeme gelmişti. Her ilde kurulan Eğitim Uygulama Okulları, Rehabilitasyon Merkezleri onların adeta miladı olmuştu. Onların ilk öğretmenleri olarak Gümüşhane’de onların ilk fotoğrafı ile şimdiki son fotoğrafları arasında dağlar kadar fark olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bazı rehabilitasyon merkezlerinin sırf para karşılığında onları sömürmeleri içimizi acıtsa da onlar için yapılan bu hayırlı proje amacına nail olmuştu. Aradaki ayrık otları zaten zamanla bir şekilde sistem dışına çıkmıştı.
Elimde değil ki yetmiyor sesim
Küçücük bir dünya altın kafesim
Haykırmak istesem yoktur nefesim
Sazlardan dökülen şarkı hangi renk
Engelli çocuğun annesi ve babası olmak zor işti. Bir şeyler yapamamak, yavrusunun evin bir odasına hapsolmasına razı gelmek onların yüreklerini paramparça ediyordu. Ve yıllar sonra -sebep olanlardan Rabbim razı olsun- evlatlarını forma içinde okula göndermek onlara Cenneti bahşetmenin ta kendisiydi. Anne ve babaların yüzleri gülerken o yavrularımız için yepyeni ve güzel bir hayat yeniden başlıyordu. Onlar öte yandan ailelerine kazandırdıkları bakım ücretleri ile de evlerinin en gözde varlıkları oldular. Değer gördüler, değerlendiler.
Hayali bir dünya iç içe alem
Bir nefes bal tadı gerisi elem
Alnıma çizilmiş bu kara kalem
Devasa bir cüce masal hangi renk
Şimdi asıl engelli olmak beyinlerimizde olsa gerek diyerek onlara bakış açımızı değiştirmedikçe, onlara insan gözüyle bakmadıkça, onları empati sistemiyle değerlendirmedikçe ve toplumu bu yönde yönlendirmedikçe insanlık vazifemizi yapmış sayılmayız. Bizler şartları onların lehine çevirme mecburiyetindeyiz. Unutmayalım ki hepimiz birer engelli adayıyız.
Simsiyah bir gece güneş hangi renk
Kaderim besbelli isyanım yersiz
Dilimde bir hece Cennet hangi renk
İsmail HAYAL
Ayakkabımın olmadığını üzülüyordum ta ki ayakları olmayan çocuğu gördükten sonra secde makamında halime ve Rabbime binler kez teşekkür ettim. Kaderleriydi elbet böyle doğmak ve yaşamak. Rahmetli annemden olsa gerek her insanın bir engelli adayı olabileceğinin farkında ve şuurunda olarak engelli kardeşlerimize bakış açım yıllardır hiç değişmedi.
Rüzgârın sesi var su nasıl akar
Envai çeşit göz kimlere bakar
İçimde kor alev bir beni yakar
En girift bilmece barış hangi renk
2009 yılında rahmet-i Rahmana kavuşan sevgili anneciğim konuşma engelliydi. Beni bir tandır başında dünyaya getirdi. Onunla geçirdiğim kırk yıllık hayat serüvenimizde öyle bir kalbi bağım vardı ki belki dili olsaydı böylesi güzel anlaşamazdık. Onu başımın üstüne taç eylemiştim. O ne dediği anlaşılmasa da her beş vakit Rabbimin divanına yönelir “Alla, Alla” diyerek gözyaşı dökerdi. Babamın ve ağabeyimin okuduğu Kuran ve ilahilere kulak verir ve adeta kendinden geçerdi. Orucunu ve namazını kaçırdığına şahit olmadım.
Ellerim ayağım tutmuyor benim
Cehennem misali işte her yanım
Dayanmaz sanırım cılız bedenim
Börtüden böceğe çiçek hangi renk
Engelli yavrularımızla ilk tanıştığımız 2004’lü yıllarda Türkiye’de engellilerin varlığı, sorunları ve rehabilitesi gündeme gelmişti. Her ilde kurulan Eğitim Uygulama Okulları, Rehabilitasyon Merkezleri onların adeta miladı olmuştu. Onların ilk öğretmenleri olarak Gümüşhane’de onların ilk fotoğrafı ile şimdiki son fotoğrafları arasında dağlar kadar fark olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bazı rehabilitasyon merkezlerinin sırf para karşılığında onları sömürmeleri içimizi acıtsa da onlar için yapılan bu hayırlı proje amacına nail olmuştu. Aradaki ayrık otları zaten zamanla bir şekilde sistem dışına çıkmıştı.
Elimde değil ki yetmiyor sesim
Küçücük bir dünya altın kafesim
Haykırmak istesem yoktur nefesim
Sazlardan dökülen şarkı hangi renk
Engelli çocuğun annesi ve babası olmak zor işti. Bir şeyler yapamamak, yavrusunun evin bir odasına hapsolmasına razı gelmek onların yüreklerini paramparça ediyordu. Ve yıllar sonra -sebep olanlardan Rabbim razı olsun- evlatlarını forma içinde okula göndermek onlara Cenneti bahşetmenin ta kendisiydi. Anne ve babaların yüzleri gülerken o yavrularımız için yepyeni ve güzel bir hayat yeniden başlıyordu. Onlar öte yandan ailelerine kazandırdıkları bakım ücretleri ile de evlerinin en gözde varlıkları oldular. Değer gördüler, değerlendiler.
Hayali bir dünya iç içe alem
Bir nefes bal tadı gerisi elem
Alnıma çizilmiş bu kara kalem
Devasa bir cüce masal hangi renk
Şimdi asıl engelli olmak beyinlerimizde olsa gerek diyerek onlara bakış açımızı değiştirmedikçe, onlara insan gözüyle bakmadıkça, onları empati sistemiyle değerlendirmedikçe ve toplumu bu yönde yönlendirmedikçe insanlık vazifemizi yapmış sayılmayız. Bizler şartları onların lehine çevirme mecburiyetindeyiz. Unutmayalım ki hepimiz birer engelli adayıyız.