Bu yıl yapılan festival programı öncesi bu şehrin en kıymetli ve en köklü eğitim öğretim kurumlarından biri olan Gümüşhane Lisesi'ne üç şairden biri olarak katıldım. Sahnedeki yerimi aldığımda on birinci ve on ikinci sınıf öğrencilerinin gözlerindeki ışığa şahit oldum.
Öncelikle yarınlarımızın teminatı olacak olan bu öğrencilerimizi öğretim açısından ziyade aldıkları sağlam eğitimden dolayı başta Okul Müdürü Fatih Demirel olmak üzere emeği geçen tüm idareci, veli ve öğretmen arkadaşları yürekten tebrik ediyorum.
O sahnede ben birileri gibi bir maddeye veya bir ahu gözlüye yazılan şiirleri değil içimde kanayan yara gereği ödüllü ve en beğendiğim şiirim olan "NASİHAT"İ okudum. Gayem elbette öğrencilere basmakalıp nasihat vermek değildir ki zaten 31 yıllık bir eğitimci olarak bunu asla da tasvip etmedim. Yazdığım yüzlerce yazıda da nasihatten ziyade rolmodel olmayı ön plana aldığımı ifade ettiğimi dikkatli olan okurlarım bileceklerdir.
Zira ben lise yıllarında gayesi sağlam bir eğitim temeli üzerine başarılı bir öğretimi monte edecek olan özellikle son sınıf öğrencilere saçma sapan imgeleri masum beyinlere sokamazdım. Ama gel gör ki;
“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” hükmü gereğince program sonunda;
"Hocam bıkmadınız mı çocuklara nasihat vermekten" gibi bir mobbinge maruz kaldım. Çok da önemli değil. Festivallerde çıkıp şiir okumasam bir şey kaybetmem ama doğru bildiklerimi her platformda okumakla belki bir öğrencinin kalbine inebilirim. Bu her makamdan, her plaketten ve her şakşaktan daha evladır benim için.
"Evet, bıkmadım ve bıkmayacağımda. Zira sizi bilmem ama benim bu şehrin çocukları ile ilgili çok büyük bir derdim var. Benim lise yıllarında bir ahu gözlüye yazdığım şiirden ziyade onların bugün unutulmaya ve unutturulmaya çalışılan sevgi, saygı, hoşgörü, paylaşım, sadakat, hizmet, milli ve manevi değerler gibi hasletleri söyleme, hatta haykırmak gibi çok ama çok büyük bir derdim var…”
Soyunmayı medeniyet ve özgürlük, hırsızlığı uyanıklık, şiddeti cesaret, iltiması güç zannedenler bu toplumun önüne geçtiği müddetçe bu ülkenin geleceği nasıl sağlam temellere oturabilir?
Bu şehre sözüm ona okumak için geldiğini zannedenlere sadece bir soru sormak istiyorum;
“Evlerinizde anne ve babalarınızın ya da akrabalarının yanında bu şehrin sokaklarında dolaştığınız gibi don ve sutyenle otarabiliyor musunuz..?”
Eski ilçemiz olan Bayburt’ta halktan gelen tepkiler neticesinde öğrenciler bu konuda hizaya geldiklerini duyuyorum. Ve bir Gümüşhaneli olarak Gümüşhane’de de bu öğrencilerimizin mahrem yerlerini teşhir etmelerini tasvip etmiyorum, uygun bulmuyorum, özgürlüğümüze karşı bir kalkışım olduğunu düşünüyorum.
Ve maalesef ben bunların ardında Adnan Hoca (!) benzeri bir grup veya hareketin teşviklerinin olduğunu düşünüyorum. Ve bizler bunlara ne bir söz, ne uyarı yapamıyoruz. Onların tabiri ile haşlanmış kurbağa gibi alıştırılıyoruz. Ve yine maalesef bunları gören kendi öz çocuklarımız da gitgide onlara benzemeye başlıyor.
Bu konuda hemen her gün tansiyonunu ölçtüğüm toplum içinde tarafıma yapılan olumlu eleştirileri alıyorum.
Bir bayan geçenlerde önümü kesip aşağıda okuyacağınız;
“Hocam bir bayan olarak biz bunlardan rahatsızlık duyuyoruz. Kızım benden eğer bu ablaların giydiklerinden bana almazsanız evi terk ederim, özgürlüğüme engel olduğunuz için 155’i arar sizi şikâyet ederim” dedi.
Zira bu durumu yazdığım "Üniversitemize Hoş geldiniz" yazım sözüm ona kendini gazeteci sanan üstelik bir bayan tarafından veto yiyorsa fazla yapacak bir şey de yok sanırım.
Son söz. Tek gayem bu şehrin eğitim, kültür ve sanatına yeteneğim oranınca katkı verebilmek. Bu bağlamda kimse kimseden takva yönü hariç üstün değildir. Artı bu şehrin kültürü de birkaç kişinin tasarrufunda hiç değildir.
Ben birilerine rağmen bu şehirde eğer bir şeyler başarabildiysem bu bana Rabb'imin bir lütfudur diyebilirim.
Boynumuz her daim önde diye sürekli dışlanmaya, mobbing yemeye mecbur değiliz. Eğer birilerine sesimiz çıkmıyorsa bu korkaklığımızdan değil aldığımız aile terbiyesindendir.
İşte bu yüzden hep ötekileştirildiğimiz yerde dün olduğu gibi bugün ve Rabb'im mühlet verdiği süreçte yarın da tek başıma bu şehrin meselelerini, kültürünü yazmaya devam edeceğim.
Kalın sağlıcakla...
yusuf sadık eğitimci yazar-... 1 Ay Önce
Hocam çok haklısınız. Ricam var. Mobbing ne dir açarmısınız? ( Yani edireli müştak çavuş anlayabilir mi? demek istedim.)
Burcu Demir Öncül 1 Ay Önce
Tevafuk bu ya benzer noktalara değindiğim bir yazı kaleme alıp, paylaştım hocam. Bence oturup konuşmalı, özgürlük denen şeyin ne olduğuna kafa yormalıyız birlikte. Zira sözlük anlamından öte birşeyler var ortada. Değişen, değişim için zorlanan, her değişimi gelişim zanneden ve zannettiren. Bu konuda yorgun olsanız da vazgeçmemiş halinize teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız, kaleminize yüreğinize sağlık
İSMAİL HAYAL 1 Ay Önce
Allah razı olsun değerli kardeşim. Bu konuda şehrin eli kalem tutan yazarları üç hatta dört maymunu oynuyor.
İSMAİL HAYAL 1 Ay Önce
Mobbing artık literatüre girdi üstadım. Edireliyi bırak herkes biliyor artık.
yusuf sadık eğitimci yazar-... 1 Ay Önce
Burcu hanım.. Bir bayan yazar olarak cesaretle savunduğunuz fikirlerinizi j değme yazarların bile zor monte etiği anlamlı sözcüklerle zenginleştirmeniz her türlü taktirin üzerindedir. yazı da ve sözelde" oturup konuşalım " diyerek bizi gibi esk,leri cesaretlendirmenizde doğrusunu iterseniz ümit var olduğunuzu gösteren hamiyet sever ve paylaşmadan hoşlanan bir kalem sahibi olduğunuza işaret ediyor. Biyografinizi incelemedim ama üslubunuz sanki de benim öğrencilerimin talebesi olduğunuzu gösterir gibi. İ Hayal henüz genç. Çok daha eser yazmaya aday bir değerimiz. Ancak küçükten zahmet çektiği için ufak tefek eleştirilerden alınıyor. Oy saki ben olsam teşekkür bile ederdim . Ve eklerdim. "Benim bildiklerim bunlar" Siz nasıl bir nasihat vede hayata ilişkin söz edersiniz?. derdim ve sonunda da Egeli Keremoğlu'nun ( Milli Mücadele Yıllarında EFE) kızanlarından birisi için söylediği dörtlüğü hatırlatırdım. Hocaya karşı ayıp olmuştur. , Hasılı taktirlerimi sunar başarılar dilerim.. Gümüşhane-Dörtkonak..