Dr. Zülfikar ÖZKAN kardeşimin kaba kuvvetin aklın önüne geçemeyeceğine dair çok güzel örnekler vererek yazdığı gündelik hayatımız için de önem arzeden yazısı.
Hiç düşündünüz mü? Yaklaşık 40 kg ağırlığında bir zenci olan Mahatma Gandhi, o zaman dünyanın en büyük kuvveti olan ve dünyanın üçte ikisine hükmeden, Britanya İmparatorluğunun üstesinden tek başına nasıl geldi?
Gandhi sadece Britanya İmparatorluğunu dize getirmedi. O zaman sınırları en geniş imparatorluk olan İngiliz sömürgecilik dramını da etkili bir şekilde sona erdirmiştir.
Gandhi sadece bir ilkeyi savunarak ve hayata geçirerek bu başarıyı sağlamıştır: İnsan yaradılıştan haysiyet, bağımsızlık, eğemenlik ve özerklik hakkına sahiptir. Gandhi’ye göre bu haklar yaradılıştan insanın özünde vardır.
Gandhi davası uğruna şiddet kullanımını yasakladı. Toplumsal talepleri evrensel ilkelerle birleştirdi. Gandhi kişisel çıkarlar yerine diğerkâmlığın gücünü gözler önüne serdi. Ona göre gerçek güç, zihinden doğar. Kılıç kuvveti ise maddi dünyada yerleşmiştir.
Adolf Hitler dünyanın gördüğü en büyük askeri mekanizmayı bir araya getirmişti. Kuvvet düzeyinde askeriyesi yenilmezdi. Ancak özgürlük ve fedakarlık ilkeleriyle halkın iadesini birleştiren Winston Churchil’in gösterdiği güç sayesinde, İngiliz kanalının ötesine küçük bir adayı yenilgiye uğratamadı.
Churchill haysiyet, bağımsızlık, egemenlik ve özerklik gücünü, Hitler fiziksel kuvveti temsil ediyordu.
Fiziksel kuvvet geçici olarak üstünlüğü ele geçirebilir. Fiziksel kuvvet kibirle, bağımsızlık ve özgürlük tevazuyla birlikte gider.
Fiziksel gücüyle böbürlenen Stalin tarihe azılı bir suçlu olarak geçti. Buna karşılık sade takım elbiseler giyen ve hatalarını itiraf eden alçakgönüllü Mihail Gorbaçov Nobel Barış ödülüne layık görüldü.
Milyonları ölüme makküm eden Sovyet Stalin KGB’ye, Hitler Gestapoya güveniyorlardı. Ama her ikisi de insanlık onuru karşısında yenildi.
Gorbaçov tek bir defa bile ateş etmeden dünyanın en büyük siyasi blokunda bir devrim gerçekleştirmiştir. GANDHİ elini kızgınlıkla kaldırmaksızın İngiliz İmparatorluğunu yenilgiye uğratmıştır. Bu gerçeklerin ışığında demokrasi evrensel olarak en üstün yönetim biçimi olarak kabul edilmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün askeri dehasının yanında bir diğer önemli vasfı, dünya siyasetine vakıf bir lider olmasıydı. O bu gerçeklerin bilincindeydi. Dünya üzerindeki politik gelişmeleri çok yakından takip ediyor ve her konuda son derece isabetli tahliller yapıyordu.
Siyasi konulardaki öngörüleri, Vefatının üzerinden 83 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen, onun söylediklerinin birer birer gerçek oluyordu.
Şiddetle ya da kaba kuvvetle çözülemeyecek pek çok problem, konuşarak yazı yazarak ortadan kaldırılabilir. Aynı zamanda düşünme, kavrama, anlama gücünü yani aklı kullanmak suretiyle kalem konuşturarak topluma çok daha önemli hizmet yapılabilir. Bu da kaba kuvvetin önüne geçer ve eğitimin şiddetten ne kadar güçlü olduğunu gösterir.
Ernail KOÇ
Kaynak: David R. Hawkins, Güce Karşı Kuvvet, s.164-165
İsmail HAYAL 5 Ay Önce
Üstadım içimizi aydınlatan muhteşem yazılarınızı adeta iple çekiyorum. Kaleminize, yureginize sağlık.