Bayram namazı sonrası kahya Kerim çevre mahalle ve köylerden gelenleri Asım Çavuş’un konağında yemeğe davet ediyordu. Asım Çavuş ile Salih Bey ise gelen konukları kapıda karşılayıp bayramlaşıyor.
Konakta sofranın biri kaldırılıp biri kuruluyordu. Bir süre sonra Asım Çavuş, cibinlikteki yerine geçti. Salih Bey ise hala ayakta duruyor. Gelenler arasında Kırçılın Süleyman ile Gülizar’ı arıyordu gözleri. Yemeklerini yiyenler Asım Çavuş’la bir süre sohbet ettikten sonra mahallesine, köyüne dönüyordu.
Salih Bey de bir süre sonra gelip babasının yanına oturdu. Gözleri hala yoldan gelecek Kırçılın Süleyman ile Gülizar’daydı. Öğleye doğru Kırçılın Süleyman ile Gülizar çevirme kapısından içeri girdi. Gelip Asım Çavuş’un elini öptüler.
-Hoş geldin Süleyman, hoş geldin kızım, dedi Asım Çavuş.
-Hoş bulduk beyim, geciktik biraz kusurumuzu bağışla, sürüyü bacanağıma teslim edip ancak gelebildik.
Kırçılın Süleyman Salih Bey ile bayramlaşmasının ardından Gülizar da tokalaşarak bayramlaştı. Gülizar bayramlık giysisi ile çok güzel görünüyordu. Bir süre el ele tutuştular.
-Kızım sen Gülbahar hatunun yanına git, biz babanla bir süre sohbet edelim.
Salih Bey, Gülizar’ın elini bıraktı, büyük salona yönelen çoban kızın arkasından baka kaldı. Beline kadar inen saçları ile bir ayrı güzellik görüyordu Salih Bey. Avucunu sıktı. Gülizar’ın elinin sıcaklığının kaybolmasını istemiyordu.
-Salih sen de otur, konuşacaklarımız var, dedi Asım Çavuş.
Salih Bey, babasının duymadı bile, hala gözleri büyük salona giren Gülizar’a bakıyordu.
-Salih, duymadın mı, otur, konuşacaklarımız var dedim.
Salih Bey, döndü:
-Duymadım baba, bağışla. Hala sağ elini sıkıyor, sıkıyordu. Aklı hep Gülizar’daydı, bir türlü kendini toparlayamıyordu. Yılların eskitemediği Asım Çavuş, oğlunun halini çok iyi anladı. “Bu iş tamam” dedi içinden.
Xxx
Gülizar, dizleri titreyerek büyük salonun kapısından içeri girdi. Salih Bey ile bayramlaştığı elini o da Salih Bey gibi sıkıyor, Salih Beyin elinin sıcaklığının avucundan gitmesini istemiyordu. Doğruca Gülbahar Hatunun yanına gitti. Elini öptü, bayramlaştı. Salondaki kadınlarla tek tek bayramlaştı. Geri geri kapıya doğru gittiğini fark eden Gülbahar Hatun:
-Gel kızım, yanıma gel.
Salonda bulunan kadınlar, Gülizar’ın güzelliği karşısında adeta küçük dillerini yuttular. Kadınlar içinden “Maşallah”, “Allah’ım bu ne güzellik”, “Nazar değmesin” diyorlardı.
Salih Bey, kapıda göründü:
-Ana babam…
-Anladım acıktı siron istiyor. Biraz beklesin yorulduk, dinleneyim.
-Tamam, ana, dedi ve Gülizar ile göz göze geldi. Bir süre birbirlerine baktılar, durumu fark eden Gülbahar Hatun, tamam Salih oğlum, babana söyle biraz beklesin, yaparım birazdan.
Salih Bey, babasının yanına dönerken, Gülizar:
-İznin olursa ben yapayım ana, dedi ve başta Gülbahar Hatun ve diğer kadınları olmak üzere herkesi şaşırttı.
-Asım Çavuş her sironu beğenmez kızım, dedi Gülbahar Hatun.
-Duymuşluğum vardır ana, sen zahmet buyurma ben yaparım.
-Peki kızım.
Kadının biri siron dizilmiş tepsiyi, diğeri çökelek ve tereyağını getirdi. Gülizar, üç kişilik tepsi istedi. Aldığı tepsiye sironlar arasında boşluk bırakmayacak şekilde bir güzelce dizdi. Gülbahar Hatun ve diğer kadınlar Gülizar’ı dikkatle izliyorlardı. Ocakta üçayak üzerindeki ibriğe baktı Gülbahar, su kaynıyordu. Sironları ıslatacak kadar suyu boş bir kaba koydu. Çökeleği kaynamış suyun içine koyarak ezdi ezdi. Bir toplu iğnesi başı kadar ezilmemiş yer bırakmadı çökelekte. Bu işi yaparken ocağa koyduğu tereyağının tava içerisinde erimesine de sık sık göz atıyordu. Çökelekli suyu bir güzelce sironlar üzerinde gezdirdi. Islanmamış yer bırakmadı sironlarda. Tavada eriyen tereyağını kaşıkla karıştırdı. Tam kıvamına gelince tıpkı çökelekli suyu gezdirdiği gibi tereyağını da gezdirdi.
-Ezilmiş ceviz var mıdır ana?
-Vardır kızım, ocağın üzerindeki dolaptaki ağaç kavanozun içerisinde.
Bir hızla gitti kavanozu aldı, ezilmiş cevizleri de gezdirdi sironların üzerinde ve acele ile Asım Çavuş’un oturduğu cibinliğe götürdü. Asım Çavuş, siron tepsisinin üzerine ceviz serpiştirildiğini görünce sironu Gülbahar Hatun’un yapmadığını anladı.
Gülizar çayları da doldurarak, bileği taşının üzerine koydu. Tekrar büyük salona döndü.
Asım Çavuş, Salih Bey ve Kırçılın Süleyman sironu ağız tadıyla yediler.
-Bu sironu Gülbahar Hatun yapmadı, hangi kadın yapmışsa çok güzel yapmış eline sağlık, dedi Asım Çavuş.
-Gülizar kızınız yaptı beyim, dedi Kırçılın Süleyman.
-Çok güzel yaptı Süleyman. Biraz durdu, Salih söyledi, senin kız kuymağı da çok güzel yapıyormuş.
-Yapar beyim.
-Bayramdan sonra ilk gün yaylada kuymak yemeğe geleceğim, haberin olsun.
-Başım gözüm üstüne beyim, dedi Kırçılın Süleyman.
Zaman ilerlemiş, ikindi olmuştu. Büyük salondaki kadınlar evlerine dönerken Gülbahar Hatun ile Gülizar cibinliğe geldiler. Kırçılın Süleyman ayağa kalktı, Gülbahar Hatunla bayramlaştı.
-Otur Süleyman usta kalkma.
-Gidelim ana, karanlık basmadan Kurt Boğazını geçelim.
-At versin seyis sana Süleyman.
-Yok, beyim, akşama kalmaz varırız yaylaya.
-Peki, hadi o zaman geç kalmayın.
-Kalın sağlıcakla.
Gülizar, Asım Çavuş ve Gülbahar Hatun’un elini öptü, Salih beyle tokalaşıp, baba kız konağın dış kapısına yöneldiler. Salih Bey, Kırçılın Süleyman ve Gülizar gözden kayboluncaya kadar arkalarından baktı. Gülizar’ın ara sıra dönüp baktığını görünce içindeki tutku artıkça arttı.
Xxx
Kırçılın Süleyman önde kızı Gülizar ise arkada hızlı adımlarla Kurt Boğazı rampasını vurdular. Düzlüğe çıkmaya az kalmıştı ki Gülizar arkadan seslendi:
-Baba yavaş yürü yetişemiyorum sana.
-Şu düzlüğe çıkalım, soluklanırız kızım.
Gülizar ikinci kez tutuğu avucu hala kapalıydı. Sıktıkça sıkıyordu. Salih Beyin elinin sıcaklığını içinde hissediyordu. Avucunun soğumasını istemiyordu.
Düzlüğe çıkınca yol kenarında oturdular. Güneş karşı tepe Gangana’dan batmak üzereydi. Kırçılın Süleyman, Asım Çavuş ile konuştuklarını bir solukta anlattı Gülizar’a.
-Bir de bayramdan sonra ilk gün yaylaya gelecek.
-Güloğlu’na mı baba?
-Evet.
-Hayırdır, neden geliyor ki, bir şey dedi mi?
-Bir kere yaptığın sironu çok beğendi.
-Doğru mu söylersin baba?
-Doğru söylerim kızım.
-Yaylaya niye gelecek?
-Küçük bey anlatmış babasına senin güzel kuymak yaptığını, kuymak yemeye gelecekmiş kızım.
-Yaylaya gelmesin baba, bayram sonu ben gider yaparım, bu kadar yolu gelmesine ne gerek var baba?
-Ben olur dedim kızım.
-Olsun baba, bakalım küçük beyin beğendiği gibi büyük bey de beğenecek mi?
-Beğenir kızım, beğenir. Hadi kalk gidelim.
Akşam karanlığı çökmek üzereydi, yayladan köpek havlamaları geliyordu.
Xxx
-Baba ben Polatlının Ahmet Amca ile Güllü halayı bir ziyaret edip geleceğim, dedi Salih Bey.
-Yarın gidersin oğlum, akşam oluyor.
-Bayramlıklar almıştım ona, heybe hazır, Şahım’la bir solukta gider gelirim Çit Deresine.
-Peki, oğlum sen bilirsin, geç kalma.
-Tamam baba.
Salih Bey, Şahım’a seyisin elindeki aldığı şekerleri yedirdi, sevdi, öptü, dizginleri eline aldı. Köyü çıkıncaya kadar Şahım’a binmedi. O da sağ elini sıkıyor sıkıyordu. Şahım’ı kendi haline bırakmıştı. Bayramdan sonra ilk gün Güloğlu Yaylasına gidecekti babası. Kuymak yemek için yaylaya gidilir mi? Asım Çavuş bu ne zaman nerede ne yapacağı belli mi olur? Acaba beni de götürür mü? Götürür tabi götürür. Büyük bey gider de küçük bey gitmez mi? Ama ona Asım Çavuş derler bir bakarsın götürmez.
Zermut yol ayrımı kenarındaki Polatlıların Ahmet’in evine geldiğini nice sonra fark etti. Polatlının Ahmet, karısı Güllü kadınla birlikte tek başına yaşıyorlardı. Tek oğlu Ahmet, Malatya’da asker iken apandisitin patlaması sonucu hayatını kaybetmişti. Cenazesini Malatya’da defnetmişlerdi.
Kapının önünde oturan karı koca Salih Beyin geldiğini görünce birbirlerine tutunarak ayağa kalktılar.
-Kalkmayın anam babam kalkmayın, dedi Salih Bey. Eğildi yaşlı karı kocanın ellerini öperek bayramlaştı. Atından indirdiği heybeyi ahşap evin kapısından içeri koydu.
-Güllü hala heybeyi boşalt, babam geç kalma erken gel dedi, döneceğim.
Güllü kadın heybeyi boşaltırken, Salih Bey, cebinden çıkardığı parayı Polatlıların Ahmet’in eline tutuşturdu.
-Çok sağol beyim, gökten yağa yerden toplayasın. Allah ne muradın varsa versin.
-Amin Ahmet amcam, ben her zaman gelemiyorum, bir ihtiyacınız olursa komşularla haber yollayın bana.
-Gökten yağa da yerden toplayasın dedi Güllü hala.
Devamı var…
Araz29 4 Yıl Önce
Kitabın aslını nasıl temin edebilirim bilgi rica ediyorum
Şbrahim Özdemir 4 Yıl Önce
Sayın Aras29, kitabın aslı yok, sitede Recep Bey ben yazdıkça yayımlıyor. İlginize çok teşekkür ederim.