-Nenem bir soru soracağım sana.
-Sor bakalım Asım Çavuş sor, yine bir şeyler düşündün?
-Nenem, bir insanın karısı öldükten sonra evlenebilir mi?
-Nereden çıktı bu soru Asım Çavuş, dedi karısı.
-Hanım, dur nenem cevap versin.
-Bakacak kimsesi yoksa evlenebilir.
-Yani bizim Kırçılın Süleyman gibi değil mi?
-Niye Kırçılın kızı var ya?
-Kızı evlendi, yapayalnız kaldı.
-Kendisi de isterse evlenebilir.
-Ömrünü hep çalışmakla geçirmiş, hiç evlenmemiş, daha doğrusu evlenmeye fırsat bulamamış belirli bir yaşa geldikten sonra bir kadın evlenebilir mi peki?
Asım Çavuş’un bu sorusu ebe kadın Gülsüm’ü adeta tarif ediyordu. Gülbahar Hatun huzursuzlanmaya başladı:
-Bey!
-Hanım, neneme ikinci bir soru sordum, onun da cevabını alayım, seni de dinleyeceğim.
-Yani uşağım, öyle bir soru sordun ki, belirli bir yaşa gelmiş bir kadın, o yaştan sonra evlenip de elin adamının niye kahrını çeksin?
-Aldın mı cevabı Asım Çavuş, diyen Gülbahar Hatun, konuyu kapatmak istiyordu.
-Nenem, daha istediğim cevabı vermedi hanım.
-Ne deyim oğul, aslında gönlünden evlenmek geçiyorsa, evliliğin nasıl olduğunu yaşamak istiyorsa evlenir ama bana sorarsan ben evlenmem.
-Bana kesin cevap ver nenem.
-Evlenir de evlenmez de.
-Ya evlenir ya evlenmez nenem.
-Senin benden istediğin cevabı vereyim, evlenir uşağım.
-Hay ağzına sağlık benim nenem. Şimdi söz onlarda.
Asım Çavuş, ebe kadın Gülsüm ile Kırçılın Süleyman’a baktı. Sofrada bir süre sessizlik oldu.
-Kendi aralarında konuşsunlar, karar versinler. Kararı olumlu ise hemen yüzükleri takıp İmam Mustafa’yı çağırıp nikahlarını kıydırırım. Kendilerine kalmış. Onlara bir hafta süre veriyorum nenem.
-Kim bunlar uşağım?
-Onlar kendilerini çok iyi biliyorlar nenem.
Kahvaltı, bitmişti. Zekiye sofrayı topluyordu.
-Beyim, ben yaylaya gideceğim. Yayladan inmemiz yakın. Bir haftadır buradayım. Çobanlara söyleyeyim yavaş yavaş hazırlıklara başlasınlar.
-Olur Süleyman, düşün?
Salih Bey, Guş Neneyi tutarak kaldırdı. Peykede babasının yanına oturttu.
-Ben de Gülizar ve bebeğe bakıp, döneyim kasabaya.
-Ne dönmesi ebe kadın, diyerek karşı çıkan Asım Çavuş, gelinim ayağa kalkıncaya kadar buradasın. Kasabaya gidip de ne yapacaksın. Bir ihtiyacın varsa kahyayı göndereyim alsın getirsin.
-Kahya benim ihtiyaçlarımı bilmez Asım Bey. Kaldığım evde eşyalarım var.
-Anla, dedi Gülbahar Hatun, ebe kadının kendi ihtiyaçları var.
-Tamam, kahya ile gitsinler. Evindeki ihtiyaçlarını alsın getirsinler.
-Yok Asım Bey, ben gidip alacaklarımı evden alıp akşama yine gelirim.
-Geleceksin ama?
-Geleceğim Asım Bey, birkaç gün daha burada kalacağım.
-Birkaç gün değil, temelli kalacak şekilde alacaklarını al. Kahya at arabasına taşısın alıp gelin.
-Sizin dediğiniz olsun Asım Bey. Önce bebek ile Gülizar’a bakayım.
-İyi edersin ebe kadın.
Salih Bey ile ebe kadın Gülsüm, Gülizar’ın odasına çıktılar. Gülizar, Aslan bebeği kucağında yatağının içerisinde oturuyordu. Sağlık durumunu soran ebe kadına “İyiyim” yanıtını verdi.
-Ben, kasabaya gidip akşama geleceğim. Seni de bebeği de iyi gördüm. Kasabadan istediğin bir şey var mı?
-Yok Gülsüm abla, çok sağ ol.
Xxx
Güneş yükseldikçe daha da ısıtıyordu. Ekim ayının son günleri olmasına rağmen yazdan günler yaşanıyordu. Kırçılın Süleyman, yaylaya, ebe kadın Gülsüm ile kahya kasabaya gitmek için konaktan ayrıldılar. Konakta, Asım Çavuş, Guş Nene, Zekiye kaldı. Salih Bey ise Gülizar’ın yanındaydı.
Asım Çavuş, oturduğu yerden kalkarak:
-Nenem dışarıda oturalım mı hava çok güzel görünüyor.
-Olur uşağım.
Cibinliğe birlikte oturdular. Asmanın yaprakları teker teker dökülüyordu. Yüksek yerlerinde hala üzüm görülüyordu.
-Bir kahve olsa içerdik değil mi nenem?
-Ben ömrümde hiç kahve içmedim Asım Çavuş. Biz çayı zor buluyorduk, kahveyi nereden bulacaktık?
-Sen bu memlekete büyük hizmetler verdin. Köylü kadınlarla az mermi taşımadık Kankana’ya? Yemezdin, ekmeğini askerimize yedirirdin. Ben gözlerimle gördüm, unutur muyum?
-Helalı hoş olsun.
-İçelim birer kahve, ne dersin Gülbahar Hatun?
-Olur bey.
-Hazır Gülbahar Hatun burada yokken, söyle bana Süleyman ile ebe kadını evlendirmek istiyorsun değil mi?
-Hemen anladın nenem.
-Sadece ben değil o sofrada oturanların hepsi anlamadı mı sanıyorsun?
-Kötü olmaz değil mi nenem?
-Olmaz olmaz. Sen bir şey et evlendir onları.
-Hay aklınla bin yaşayasın nenem.
Gülbahar Hatun üç fincan kahve ile geldi. Önce Guş Nene’nin önüne koydu. Guş Nene, fincandaki kahveye baktı:
-Hiç içmedim ama adını çok duymuştum. İçmek bugüne kısmetmiş. O da senin sayende Asım Çavuş.
Kahvesinden yudum alan Asım Çavuş:
-Nenem, şu Canboğul hakkında şöyle böyle hikayeler anlatılıyor ama en iyisini Guş Nene bilir diyorlardı. Acaba o hikayenin doğrusunu anlatır mısın he benim nenem?
-Hikaye değil Asım Çavuş, yaşanmış, yaşanmış.
-Asım Çavuş, bırak nenemi ağız tadıyla kahvesini içsin. Buraya geldiğine pişman etme kadını.
-Ben Asım Çavuş’u çok iyi bilirim Gülbahar Hatun, nenesini buldu ya… O, şimdi diyecek ki, burada bizimle kal.
-‘Gideceğim’ sözünü hiç yapma nenem, göndermem seni. Zaten sen o hikayeyi anlatıncaya kadar akşam çoktan olur.
-O kadar uzun mu nenem?
-Yok, Gülbahar Hatun. Asım Çavuş bu. O İnat ama ben ondan daha inadım.
-Hele nenem sen şu hikayenin doğrusunu anlat, gerisi Allah kerimdir.
Xxx
Kırçılın Süleyman, Karaca’nın üzerinde hem gidiyor hem de Asım Çavuş’un söylediklerini düşünüyordu. Evlenmem için neden bu kadar ısrar ediyor beyimiz ki, bir türlü anlayamadım. Gülizar’ı evlendirdikten sonra yalnız kaldığım doğrudur. Gülizar var iken ev işlerini bana bırakmıyor hep o yapıyordu. Şimdi ise bulaşığımı, çamaşırımı ben yıkıyor, evi kendim temizliyorum. Gülizar’ın yaptığı temizlik kadar olmuyor ama idare edip gidiyorum.
Evlensem mi ebe kadın Gülsüm ile? O da alttan alta bakıyordu bana. Onun da benimle evlenmeye niyeti var gibi geldi bana. Güzel kadın da. Hiç de evlenmemiş. Yirmi beş yıl oldu benimki rahmetli olalı. Hiç kimseye dönüp bakmadım. Gülsüm ile evlensem mi acaba. Asım Çavuş bir hafta süre verdi bize. Daha karar verecek çok zamanım var ama şimdiden karar versem iyi olur. Yaylaya gittiğimde iş güçten düşünemez olurum.
Hadi evlendik diyelim, nerede duracağız? Acaba Çit Deresinde mandıranın yanındaki evde durur mu ebe kadın? Aslında bir fırsatını bulup da konuşsam ne kadar iyi olur. Güzel kadın da. Adam sende, içi güzel olsun. Yaşlandın artık Kırçılın Süleyman, yemeğini pişiren, çamaşırını yıkayan evini temizleyen bir karın olsa kötü mü olur? Hiç de kötü olmaz. Hele şu yayladan inelim kararımı veririm.
Kırçılın Süleyman, kendi kendine soru sorup, kendi kendine cevap vererek Güloğlu Yaylası’na kadar geldiğini fark bile edemedi. Kurt Boğazı’nı ne zaman geçtiğini bile hatırlayamadı.
(Devamı var)
Fırtına29 4 Yıl Önce
Admin,makalenin devamı yokmu.
Hümeyra AYGÜN 4 Yıl Önce
60 Bölümde bitecek demiştiniz ama takıldık kaldık. Bittiğini sanmıyorum gözlerimiz yolda ... :)
İbrahim Özdemir 4 Yıl Önce
Devamı geliyor Hümeyra Hanım. Selamlar.