Dürtmeler, silmeler, engellemeler.. Bugünlerde böyle ilişkiler. İnternet üzerinden mi yaşar olduk ne? Ruh halimizi Facebook'a yazmayınca olmuyor, İnstagram sağolsun resimlerimizi ulaştırıyor, Twitter'da ünlülerin o çok merak ettiğimiz hayatını an be an takip etme şansı veriyor. E daha ne olsun değil mi? Sosyal medyanın asosyal bireyleri olarak akıyoruz hayata. Öyle mektup yazmak, kart atmak filan eskidenmiş, şimdi en fazla mail atıyoruz. Birini merak ettiğimizde sayfasına bakıp olanca merakımızı gideriyoruz, resimlerini beğeniyor, yorum yapıyoruz. Hatta birçok kişiyle dostluğumuzu bu şekilde sürdürüyoruz. En son ne zaman bir dostunuzla selamlaşıp şöyle can-ı gönülden sarıldınız? Demli bir çayın huzuruyla iki lafın belini kırdınız?
Şehir Gümüşhane olunca bu söylenilenler pek uzağımızda kalmıyor, zira on dakikada en az üç tanıdık çıkıyor karşınıza. Ama –büyük şehirlerde- durum biraz farklı.
İstanbul'daydım kısa bir süre önce. Güzelliği ayan beyan, anlatmakla bitmez muhakkak ancak güzelliğinden çok, insanların yüzündeki ifade çarptı beni. En iyi ihtimalle sabahın altısında güne başlıyor ve yine en iyi ihtimalle bir saatte işinize ya da okulunuza gidiyorsunuz. Toplu taşıma araçları ve özel araçların hercümerç ettiği trafikte başlıyor ilk yorgunluk. İnsanların yüzünde hep aynı, o donuk ifade.. Gidilecek yere kadar yarım kalan uykuyu tamamlama çabası, sıkış tıkış otobüste yer bulma kavgası, vaktinde yetişebilme kaygısı vs vs.. Fark ettim de yüzü asıktı herkesin. O kalabalığın içinde gördüm mutsuz onlarca insanı.
Caddeler sokaklar ışıl ışıl. Yaşam mücadelesini hiç tanımayan insanlar da var, o mücadelede yitip gidenler de. Öyle çok zıtlık yaşıyor ki bir arada. Yanınızdaki çöp kutusunun içinde bir çocuk belirebiliyor aniden. Aniden gözünüz takılıyor bir gökdelene. Bir kız geçiyor kaldırımdan şıkır şıkır. Aniden bir adam yanaşıyor ekmek parası isteyen..
Derdi kadar büyük şehir İstanbul. Güzelliği kadar büyük. Güzelliği de büyüklüğü de başımı döndürdü yine. Şöyle bir dönüp baktım da kendi şehrime küçük, gelişmemiş, geliştirilememiş, köyden bozma bir şehir bir çokları için.. Kıyaslamak mümkün değil bilirim ama İstanbul'un güzelliğine inat ben yine bu küçük şehirde, küçük dertlerimin içinde kaybolmayı istedim..
ŞEHR-İ İSTANBUL
Paylaş