Duyanınız vardır elbette ama duymayanlar var ise diye bir kavramdan bahsetmek isterim . Adı EGOSANTRİK DÜŞÜNCE. Terminolojik karşılığını söyleyip kimseyi sıkmak derdinde değilim. O sebeple yalın ve anlaşılabilir haliyle şöyle anlatayım. ‘’Benmerkezci Düşünce Yapısı’’ olur kendisi.
Jean Piaget tarafından ortaya atılan bu görüş, 2-6 yaş arasındaki çocukların düşünce yapısında, kullandığı dilde hatta davranışlarında sıkça çıkar karşımıza. Bir de ergenlik döneminde ergen benmerkezciliği vardır. O dönemin ‘’ben bilirim, herkesten iyisini bilirim, ben istersem yaparım’’ kalıplarını da tecrübe eden tüm aileler bilir. Tecrübe edecek olanlar ise süreci sağlıklı yönetmek ve en az hasarla atlatmak adına muhakkak okusun, dinlesin, araştırsın derim. Hatta kendiniz ve çocuğunuz için yapabileceğiniz en büyük iyiliklerden biri çocuk yetiştirme sürecinde ihtiyaç duyunca profesyonel destek almaktır.
Çocukluk ve ergenlik döneminde bahsi geçen, bilimsel dayanakları sağlam olan bu kavramın şimdilerde çok daha yaygın olduğu kanaatindeyim. Bu kanaati oluşturacak kadar da uzun süredir çocuk, ergen ve yetişkinlerle çalışıyorum. Yaş grubu dikkate alındığında, şiddeti değişmekle birlikte topyekün bir salgının içindeyiz sanki. Hatta işin kötü yanı şu ki bu durum bencilliğe doğru kaymış halde.’’ Herşey, herkes, bana ve benim aileme, çocuklarıma hizmet etmek için var. Değilse de orda bir hata var. Çünkü öyle olmalı. Benim için hayatı kolaylaştırdığın müddetçe değerlisin.’’
Ne kadar da vahim bir bakış açısı öyle değil mi? Bu bencil tavır 3 yaşındaki bir çocuğun arkadaşıyla çikolatasını paylaşmak istememesiyle aynı değil. O çocuğun sevdiği bir şeyi başkasına vermek istemeyişi kabul görür ama bir yetişkinin başkalarını, başkalarının ihtiyaçlarını yok sayarak yahut önemsizleştirerek devam edişi sağlıklı olamaz. Kendi düşünce ve duygularımızı önceleyip diğerlerini kıymetsiz birer detay olarak görmek sağlıksız bir psikolojinin göstergesi.
Ben dünyanın merkeziyim düsturu senin kendinle ilgili yorumun güzel kardeşim. Bu gerçek değil. Elbette kıymetlisin ama bir başkası kadar. Anlam ifade ettiğin, duygusal bağ kurduğun, hayatına dokunduğun insanlar için diğerlerinden kıymetlisin. Aynı yaklaşım tüm insanlar için geçerli. Yani kıymetli olmak sadece sana bahşedilmiş bir varoluşsal mana değil. Mesele kollektif bir bilinçle devam etmen gereken yerde bu sınırı koruyabilmen. Yapamıyorsan ve zorlaştırıyorsan hayatı; bir farkındalığa ihtiyacın olduğu ortada. Nasıl yapar, nasıl çözersin bilemem lakin senin sınır tanımayışın beni rahatsız ediyorsa orada durmanın vakti gelmiştir.
Toplumsal bir histeri haline gelmekte olan bu hal ve gidişat ile ilgili neler yapabileceğimize bakmak gerek. Hem de detaylıca. Zira özgüven zannedilen bu şişirilmiş benlik algısı toplumsal bir kaosa dönüşecek.
Rollerimiz, cinsiyetimiz, inancımız, mesleğimiz, kazancımız ya da statümüz hayatımızı zaman zaman kolaylaştırabilir. Fakat benim için fırsat olan şeyleri başkalarının hayatını zorlaştırmak için kullanıyorsam, önce ben diye yola çıkıyorsam, bu yolun doğru olduğu konusunda ısrarcıysam; hata ediyor olduğumu farketmem ve değişime açık olmam gerekiyor. Gereklilikler her zaman değişimi getirmiyor maalesef. Çünkü değişmek için istemek mühim.
Bu değişime ve iyileşmeye ihtiyacımız var. Ne zaman demeyin bence…Ben ne yapabilirim ki de olmasın yanıtınız. Kaybedecek vakit yok. Hemen başlamalıyız. Önce kendimizden.
İşte burda ÖNCE BEN.
Burcu DEMİR ÖNCÜL
Psikolojik Danışman /Aile Danışmanı