İnsan olmak;
İçini binbir düşünce, duygu ile doldurabileceğiniz ; büyük manalar barındıran bir aidiyet. Size tanınan zaman içerisinde neler yaparak, neler başarıp, neyin mücadelesini veriyor iseniz manası büyüyor ya da sıradan bir hayat yaşayıp nokta koyuyorsunuz ömrünüze. Kimbilir belki de nefretin, öfkenin, zulmün resmi olmayı tercih edenlerden oluyorsunuz.
Bana verilen zamanda büyük hırslarım yok belki. Ama başarabileceklerimin farkına varmaya çalışarak önce iyi düşünüp, iyilik düşünüp; elimle, dilimle gücüm yettiğince de kalemimle dokunmaya ve iz bırakmaya çalışıyorum. Ailem beni iyi bir evlat olarak hatırlasın. Evlatlarım iyi bir annemiz vardı dedikleri anılar biriktirebilsin, yollarımızın kesiştiği insanların hepsinde olmaz belki ama pek çoğunda böyle birini tanımıştık ve iyi bir insandı, güzel şeyler yapmaktı derdi demelerini istemek yaptığım. Başkaları desin diye değil yaşamımın gayesi elbet ama böyle bir zamanda insan olmanın içini değerli şeylerle doldurabilmeye çalışıyorum nacizane.
Varlığı bu kadar anlamlı bir türe ait olmak kıymetli. Fakat bu türün aynı zamanda nasıl bu kadar vahşi olduğunu görünce dehşete düşüyor insan.
Nasıl bir döneme denk geldik yahu diyor. Pandemiler, seller, depremler, savaşlar, soykırım, zulüm ve ardı arkası kesilmeyen ölüm…
Gece saat 23.00 sularında, yavrularım seviyor diye ertesi gün beslenme çantalarına koymak için pankek yaparken suçluluk duyar mı insan?
Gün bitipte tüm aile buluşunca sevgiyle sarılıp öperken mahcup hisseder mi?
Yemeğini yerken pekte keyif alamayınca bir durup sorgular mı hayatı?
Sıcacık yatağına uzanıp uykunun kollarına bırakırken kendini peki?
Severken, uyurken, yerken , içerken hissettiğimiz bu mahcubiyet acı içinde olanları düşününce tahammül edilebilir ama psikolojik anlamda nasılda yıpratıyor insanı. İyisiniz ama iyiyim demeye utanıyorsunuz.
Bizzat bu vahşete maruz kalanları düşününce bizi örseleyen bu duygulara rağmen devam etmeliyiz. Daha sıkı sarılmalıyız birbirimize. Çünkü bu kadar kötülüğün olduğu dünyada bizim iyiliğimize ihtiyaç var. Elimizden gelenlerin kısıtlı olduğunu görmek ama bundan bir şey olmaz demeden devam edebilmek mühim. Sen yapacaksın, ben yapacağım ve biz iyi olarak, iyiler yetiştirerek yeneceğiz merhameti sırtından vuranları.
Yoksa evlat için pişirilen yemekte, özleyince sarılmakta, mutlu olmakta kursağımızda kalıyor.
Burcu DEMİR ÖNCÜL
Psikolojik Danışman/Aile Danışmanı