Gümüşhane Haberleri
2023-11-23 23:38:06

HERKES BİLSİN

Burcu DEMİR ÖNCÜL

23 Kasım 2023, 23:38

Nasıl da terlemiş ellerim, babamın elini sımsıkı tutmaktan. Sanki bırakıp kaçacakmış gibi bırakmaya da hiç niyetim yok. Bedenimde olup biten bu tuhaf şeylere anlam vermeye çalışıyorum ama nafile. Kalbim hızlı çarpıyor, çok seri nefes alıyorum ve terliyorum. Tüm bunların korkudan olmadığını biliyorum çünkü ben uzun zamandır bugünün hayalini kuruyorum. Anasınıfına gitmediğim ve gidenlerin okulda neler yaptığını çocukça bir kıskançlıkla dinlediğim, keşkeler biriktirdiğim günler sona eriyor çünkü. Ben artık yeni bir başlangıcın içindeyim, severek dahil oluyorum bu sürece.

Annemin uyan kızım lafını ikiletmeden kalktım ilk gün. 7 yaşında, mavi önlüğümle, beyaz dantel yakamın ütüsünü bozmadan itinayla takan anneciğim, ısrarla kabaran saçlarımı toplayıp üzerine beyaz kurdele bağlanmış siyah kadife tacımı da başıma takınca hazırdım işte. Okullu olmuştum şimdi. Terleyeceğini tahmin edemediğim ellerimi babamdan ayırdığımda, benimle aynı görünen yüzlerce çocukla bir bahçenin içinde buldum kendimi.

Sınıfımı öğrenip, öğretmenim olduğunu söyleyen adamın yanına gittik. Ağız dolusu değildi gülüşü ama bıyık altından tebessümü ile ne kadar güçlü ve heybetli görünmüştü gözüme. Halbuki ben biliyordum ki benim babamdı dünyanın en güçlü insanı. Şimdi öğretmenimin de güçlü olduğunu düşünmeye başladığım bir kafa karışıklığının içindeydim.

Okulun ilk günü, beslenme çantama bir kağıda itinayla sarılmış bir şey koymuş annem, ne olduğunu hatırlamıyorum ama kağıdı buruşturup o heybetli adama uzatıp ‘’ Bunu çöpe atar mısın?’’ dediğimi çok net hatırlıyorum. Kulağımda yankılanan hayır sesi ve devamında ‘’ Sen kendine ait çöpü çöp kutusuna atabilirsin’’ olmuştu. Öğrenci olup da öğrenmeye başlayışımın ilki buydu sanırım. Çünkü hayatımdan çıkarmam gereken şeyleri atmanın sorumluluğunun bana ait olduğunu öğrettin. 

Ödev başında uyuduğum zamanlar oldu. Çünkü istiyordum ki inci gibi yazayım ve hepsi dosdoğru olsun. Teneffüs saatinde dahi defterime bir şey yazmaya çalışmam ondandı. Bir gün diğer öğretmenlerden biri gelip elimden tutup beni 5. sınıflara götürdüğünde, beni ve yazdıklarımı gösterip ‘’ bakın daha 1. sınıfta ama ne kadar güzel yazıyor, alkışlayın bakalım’’ deyişinden sonra gururuma eşlik eden alev almış yanaklarımı unutamıyorum. Çünkü yaptığın şeyin güzel olması için gayret etmeyi öğrettin bana.

Benim çatısı üçgen ve yaz kış bacasından dumanı eksik olmayan evlerle, yanında kıvrım kıvrım dere akan resimler çizdiğim; söz konusu insan resmi çizmek olduğunda çöp adamdan öteye gidemediğim zamanlarda sınıfımızda harika resimler çizebilen bir arkadaşım vardı. Onun resim defterini görünce kendi defterimi mahcubiyetle öğretmenime gösterdiğim günlerde ‘’ ne güzel yapmışsın resmi, ben senin kadar güzel resim çizemiyorum ‘’ deyişinle, derin bir ohh çekişimi unutmuyorum. Çünkü o gün bir cümleye,  kalbe dokunan ne kadar çok şey sığabileceğini öğrettin bana.

Kırışmasın kenarları diye defterime taktığım atacı çıkarıp, kaç yıldız atmış öğretmenim defterime sayayım dediğim, saydıkça mutlu olduğum günlerde emeğin karşılığının elbette alınabileceğini öğrettin bana.

Arkadaşımla yaşadığım ve çözemeyeceğimi düşündüğüm bir sorun üzerine koridorda yanına gelip şikayet ettiğim zaman çattığın kaşlarınla ‘’ şikayet etmek yerine önce arkadaşınla konuşarak sorununu çözmeye çalışmalısın’’ dediğinde suçluluk ve pişmanlık duygularıyla gidip sorunuma sahip çıkmam gerektiğini, olumsuz duygularla ve sorunlarla baş edebilecek kadar güçlü olduğumu öğrettin bana.

Denedim öğretmenim ama güzel olmadı dediğim zamanlarda ‘’ bu yöntem işe yaramadıysa işe yarayan bir yöntem vardır, denemeli, pes etmemelisin’’ diyerek çözüm odaklı olmayı, çözüm için alternatifler üretmeyi öğrettin bana.

’Toplantım var benim. Bu ders öğretmen sensin, sorumluluk sende ‘’ dediğinde neler yapabileceğimi, nasıl yapabileceğimi düşündürterek içimdeki potansiyeli keşfetmeyi öğrettin bana.

‘’Sen yapabilirsin ‘’ deyişinin boşa olmadığını hep biliyordum ama kaygılanıyordum ya bazen.  Bir çocuğun içinde var olan liderlik vasfını besleyenin sadece özgüveni değil, o özgüveni var eden öğretmenin güven ve teşvikiyle mümkün olduğunu öğrettin bana.

Okul bahçemizde parkımız yoktu ama demir bir oyun alanı vardı. Becerikli olanlar o demirlerden asılır, sallanır hatta taklalar atarlardı da ben beceriksizim deyip hayıflanırdım. Ben kendime beceriksizliği atfederken ‘’ sen güzel koşuyorsun, takıma katılmak ister misin?’’ deyince güçlü yanlarımı karanlıklardan çıkarıp, her şeyi başarmak zorunda olmadığımı öğrettin bana.

İyi okumayı çok hızlı okumak sandığımız zamanlarda tok sesinle aheste aheste bir şiir okurdun bize ve hayranlıkla dinlerdik ya seni öğretmenim. Bazı şeylerin tadına varabilmek için aceleci olmamayı öğrettin bana.

Düşünüyorum da şimdi kızmadın mı bize, ceza vermeyip bağırmadın mı hiç? Kızdın, bağırdın ama hiç incitmedin.  Olumsuz duygulardan kaçmak değil onlarla yaşamayı öğrenmek değil miydi bu? Hayata hazırlıyordun bizi bir masala değil! Şimdi biliyorum ki derdin hep mutluluk vaadi değildi.  Çünkü hayat hep mutluluk değil ki. Üzülsek de, yorulsak da, yalnız kalsak da mutluluk için çabalamaktan vazgeçmemeyi ve kaçındığımız bu duyguların insan için olduğunu öğrettin bana.

Şımarıklığın özgüven olmadığını,

Açık sözlülüğün kabalıkla karıştırılmaması gerektiğini,

Mahcubiyetin gerekliliğini,

Gayreti,

Tevazuyu, 

Merhameti, 

Paylaşmayı,

Her ne yapıyorsan en iyisini yapmak için yorulmayı göze almayı,

Kelimelerimin aciz, kalemimin yetersiz kalacağı ne çok şey öğrettin bana.

Bir türkü söylemeye başladığında sihirli bir dünyanın kapısını aralayıp bize, ne çok duyguyla bezemişsin anlarımızı. O zaman bilemedim ki elimdeki her an nasıl da kıymetli imiş. Ben kıymetsiz bir taş sandığım anların aslında bir mücevher olduğunu, şimdi geri dönülemeyecek kadar uzakta oluşunu görüp hüzünleniyorum. 

40’lı yaşlarıma alışmaya çalıştığım zamanlardayım şimdi öğretmenim. ‘’Dünyayı güzelleştirmek için insanı düzeltmek gerek’’ idealiyle devam ederken, derdim sorumluluğu başkasına atmak değil inan . Önce ben iyi ve güzel olmalıyım diyerek devam ediyorum. Dokunduğun yüreklere senin gibi dokunmak derdindeyim. Her çocuğu, her yüreği kendime dert edinip seve seve, anın tadını çıkara çıkara, öğrene öğrete, dibini sıyırırcasına bir lezzetle, hakkını vermeye çalışıyorum. Çünkü sen bana böyle öğrettin.

Acıyı da öğrettin vefat haberini aldığımda. Gözyaşları içinde okul bahçesinde dolaşırken yokluğa alışmayı, acıyla devam etmeyi ve baş etmeyi de öğrettin bana. 

Vardın öğretmenim. Seni tanıyan ve hatırlayan son kişinin kalbi attıkça da var olmaya devam edeceksin. Hala varsın, İyi ki varsın . Senin öğrencin olmak paha biçilemez. 

Biliyorum ve herkes bilsin istiyorum. Seni her anışımda gururla söylüyorum ki;
 

BUGÜN BAŞARDIĞIM HERŞEYDE BİRAZ SEN VARSIN.’’

Öğretmenim Yusuf Çubukçu anısına.

Saygıyla ve rahmetle

Yorumlar (3)

Temel çubukcu 1 Yıl Önce

Benimde öğretmenimdi Canim amcam mekanı cennet olsun

İsmail HAYAL 1 Yıl Önce

Tamamen duygu seli muhteşem bir yazı kaleme almışsın. Çiçeği burnunda bir yazar olarak hoşgeldin değerli meslektaşım. Kalemin daim olsun ve iyiyi, güzeli ve doğruları yazsın.

Burcu Demir Öncül 1 Yıl Önce

Kıymetli hocam Sizin gibi bir değerden bunları duymak paha biçilemez. Teşekkürler. Saygı ve selamlar

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.